ARA
SORULARLA İSLAMİYET / SESLİ
Fitne ve fesat çıkararak bölücülük yapan ehli bid’at ve ehli dalalet, Eshab-ı kirama dört koldan saldırıyorlar. İbni Sebeciler, rafiziler, vehhabiler, mezhepsizler, özellikle üç halifeye insafsızca saldırıyorlar. (Hakkı bildiği halde susanlara lanet olsun) hadis-i şerifi gereğince bu yazıları yazmak zorunda kaldık.

Âyet-i kerimelerde ve hadis-i şeriflerde, Eshab-ı kiramın tamamı Cennetlik olarak bildirilmektedir. Bir âyet-i kerime meali:
(Mekke’nin fethinden önce Allah için mal veren ve savaşanlar, daha sonra harcayıp savaşanlarla eşit değildir. Onların derecesi, sonradan Allah yolunda harcayan ve savaşanlardan daha yüksektir. Bununla beraber Allah hepsine de en güzel olanı [Cenneti] vaad etmiştir. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.) [Hadid 10]

Âyet-i kerimede fetihten öncekilere Hüsna [Cennet] vaad edildiği gibi, fetihten sonrakiler, o dereceye kavuşmasa bile, onlara da Hüsna söz verilmiştir. Dört halife de fetihten önce, Allah yolunda infakta bulunmuş ve savaşmıştır. Bu âyet-i kerimeyi inkâr edip üç halifeye zalim, kâfir gibi sözler söyleyenin kendisi kâfirdir. Piyasada birçok meal vardır. Hepsi de Ve küllen vaadallahül Hüsna âyetini birkaç kelime farkı ile aynısını bildirmiştir. Küllen kelimesini kimisi, hepsi diye, kimi de her biri diye tercüme etmiş. Her biri Cennetlik demek de, istisnasız hepsi Cennetlik demektir. Şimdi meallere bakalım:

Diyanetin mealindeki ifade aynen şöyledir: (Allah, hepsine Cenneti vaad etmiştir.)

Ömer Nasuhi Bilmen’in mealindeki ifade: (Allah hepsine de pek güzel mükafat vaad etmiştir.)

Süleyman Ateş’in mealindeki ifade: (Allah hepsine de en güzel sonucu vaad etmiştir.)

Vehhabilerin dağıttığı mealdeki ifade: (Allah hepsine de en güzel olanı vaad etmiştir.)

Hasan Basri Çantay’ın mealindeki ifade: (Allah her birine en güzel olanı (Cenneti) vaad etti.)

Tibyan tefsirindeki ifade: (Allah her birine Hüsna’yı (Cenneti) vaad etti.)

Ali Fikri Yavuz’un mealindeki ifade: (Allah hepsine Hüsna’yı=Cenneti vaad buyurdu.)

Hazret-i Osman’a dil uzatan S. Kutub’un ifadesi: (Hepsine de Allah en güzel olanı vaad etmiştir.)

Eshaba saldıran Mevdudi’nin ifadesi: (Allah her birine en güzel olanı vaad etmiştir.)

Elmalılı Hamdi Yazır, Konyalı Muhammed Vehbi, Ali Arslan ve Celal Yıldırım’ın tefsirinde, Muhammed Ali Sabuni Safvetüt Tefasirde ve piyasadaki diğer tefsir ve meallerde de aynı ifadeler geçmektedir.

Aynı ifade, şu âyette de geçiyor ve oturan Eshab-ı kirama bile Cennetlik deniyor:
(Oturan müminler ile mal ve canları ile Allah yolunda cihad edenler bir olmaz. Allah, mal ve canları ile cihad edenleri, oturanlardan üstün kıldı. Bununla beraber Allah hepsine de Hüsna’yı [Cenneti] vaad etti.) [Nisa 95]

Eshabın izinden gidenler de Cennetliktir. İşte bir âyet-i kerime meali:
(İslam’a girişte, iyilik yarışında öncelik kazanan Muhacirler ve Ensar ile, onların yolunda gidenlerden Allah razı olup, bunlar için, altından ırmaklar akan, içinde sonsuz kalacakları Cennetler hazırladı.) [Tevbe 100] (Muhacir; Hicret eden eshab, Ensar; Muhacirlere yardım eden Eshabdır.)

Allah’ın hepsinden razı olduğu insanlar
Yukarıda, üç halifeye kâfir diyen Rafizilere, Hurufilere, İbni Sebecilere, sahabenin tamamının Cennetlik olduğunu bildiren âyet-i kerimelerin birkaçını bildirmiş, Ve küllen vaadallahül Hüsna = Allah hepsine de, Hüsna’yı [Cenneti] vaad etmiş olduğunu piyasadaki birçok Türkçe mealden de örnekler vererek yazmıştık. Rafiziler, Hurufiler, İbni Sebeciler âyet ve hadisi kabul etmez. Hazret-i Ali’den önce halife oldular diye ilk üç halifeye, Hazret-i Ali ile savaşan Hazret-i Âişe ve diğer sahabeye hâşâ kâfir diyorlar. Halbuki Kur’an-ı kerimde Eshab-ı kiramın tamamının Cennetlik olduğu yukarıdaki yazımızda bir kere daha ispat edilmişti. Savaşmanın, adam öldürmenin küfür olmadığı Kur’an-ı kerimde açıkça yazılıdır. Ayrıca, şirkten başka, bütün günahları Allahü teâlânın affedeceği de, Hazret-i Vahşi gibi sonradan Müslüman olan kimselerin günahlarının sevaba çevrileceği de bildiriliyor. Onun için Eshab-ı kiramdan herhangi birisini kötülemek âyet-i kerimeleri inkâr etmek olur. Peygamber efendimiz de, (Eshabımın kusurları, yanlış hareketleri olacaktır. Ancak Allahü teâlâ, benim hatırım için onların kusurlarını affedecektir) ve (Eshabımın kusurlarını söylemeyin! Kalbleriniz onlara karşı değişir) buyuruyor.

Adam öldürmek, zina, içki, hırsızlık çok büyük günah iseler de kâfirlik değildir. Çünkü Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Allah, dilediğinin; şirkten [küfürden] gayri günahlarını affeder.) [Nisa 48, 116]

(Müminlerden iki taife birbiriyle çarpışırlarsa, aralarını bulun, müminler, elbette kardeştir, kardeşlerinizin arasını bulun.)
[Hucurat 9-10]

Mekke’nin fethinden sonra Müslüman olan Hazret-i Vahşi ve diğerleri, tertemiz birer Müslüman, Cennetlik bir sahabi olup, eski günahları da sevaba çevrilmişti. Çünkü Kur’an-ı kerimde açıkça buyuruluyor ki:
(Tevbe edip iman eden ve salih amel işleyenlerin günahlarını sevaplara çeviririm.) [Furkan 70)
Bu husus kâfir iken Müslüman olan herkes için geçerlidir. Hangi günah olursa olsun, şirk yani kâfirlik dahil, tevbe edilince Allahü teâlâ onu affeder. Bu husus, kıyamete kadar böyledir.

Resulullah efendimiz, hısımlarına dil uzatanlar için buyuruyor ki:
(Allahü teâlâ benim için en iyi insanları sahabi, bazılarını da eshar [zevce tarafından hısım] olarak ayırdı. Onlara dil uzatanlara lanet olsun!) [Hakim]

(Rabbim söz verdi ki, kızını aldığım ve kızımı verdiğim aileler, Cennette benimledir.)
[Deylemi]

Allahü teâlânın zatı gibi sıfatları da sonsuzdur. Razı olması da sonsuzdur. Allah, Eshabdan birkaç sene razı oldu sonra vazgeçti denilemez. Allahü teâlâ, hicret eden ve muhacirlere kucak açan Ensar ile ağaç altında sözleşme yapılan Eshabdan da, razı olmuştur. İşte iki âyet-i kerime meali:
(Ağaç altında, sana söz veren müminlerden, Allah razıdır.) [Fetih 18]

(Muhacir ve Ensar ile onların yolunda gidenlerden Allah razıdır.)
[Tevbe 100]

Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Ağaç altında benimle sözleşenlerden hiçbiri Cehenneme girmez.) [Müslim, Ebu Davud, Tirmizi] [Bu sözleşmeye, Biat-ür-rıdvan denir. 1400 kişi idiler. Bu 1400 kişi arasında Hazret-i Ali ile savaşan Eshab da vardı]

Allahü teâlâ, sadece cihad eden eshabın değil, evlerinde oturanların da Cennetlik olduğunu bildirmiştir. İşte âyet-i kerime meali:
(Müminlerden, oturanlarla mal ve canları ile cihad edenler bir olmaz. Ama Allah hepsine de Hüsna’yı [Cenneti] vaad etti.) [Nisa 95]

Eshab-ı kiramın üstünlük sırası
Mevahib-i ledünniyye kitabında deniliyor ki:
Peygamberlerden ve meleklerin üstünlerinden sonra, bütün yaratılmışların en üstünü, Eshab-ı kiramdır. Eshab-ı kiramın her biri, bu ümmetin hepsinden daha üstündür. Çünkü, Resulullahı görmek gibi üstünlük olamaz. Eshab-ı kiramın her birini büyük ve üstün bilmek, hepsine iyi gözle bakmak, her birinin adil ve salih olduğuna inanmak lazımdır. Hiçbirine dil uzatmamak, lanet etmemek, düşmanlık etmemek ve bir kısmını sevmek için başka Sahabiye düşman olmaktan sakınmak lazımdır.

İmam-ı Teftazani hazretleri buyuruyor ki:
Eshab-ı kiram arasındaki ayrılıkların, iyi sebeplerle, güzel niyetlerle yapıldığına inanmamız lazımdır. Eshab-ı kiramdan birini kötülemek caiz değildir. Hazret-i Âişe gibi nass ile üstünlüğü bilinen bir sahabiyi kötülemek küfürdür. (Şerh-i Akaid)

İmam-ı a’zam hazretleri, (Ehl-i sünnet mezhebi şöyledir ki; Ebu Bekir ile Ömer’in en üstün olduklarına inanmak, Resulullahın iki damadını sevmek, ayaklara giyilen meste mesh etmek, iyi-kötü her Müslümanın arkasında namaz kılmaktır) buyurdu.

Eshab-ı kiramın üstünlük sırası şöyledir.
Muhacirler: Mekke alınmadan önce, memleketlerini terk ederek, Medine’ye hicret edenlerdir.

Ensar:
Medine ve civarında, Evs ve Hazrec kabilesindeki Müslümanlara denir.

Diğer Eshab-ı kiram:
Mekke alındıktan sonra imana gelenlerdir. Bunlara Muhacir ve Ensar denmez. Yalnız sahabi denir. İmam-ı Süyuti diyor ki: Ehl-i sünnet âlimleri, söz birliği ile bildiriyor ki, Eshab-ı kiramın en üstünleri, dört halifedir. Sonra, Aşere-i mübeşşere ile Hazret-i Hasan, Hazret-i Hüseyin ve Bedir eshabıdır. Sonra Uhud’daki 700 kahramandır. Bunlardan sonra, ağaç altında Resulullaha, (Ölmek var, dönmek yok) diye söz veren 1400 sahabidir. Bu sözleşmeye (Biat-ür rıdvan) denir. (Tarih-ul-Hulefa)

Resulullah efendimiz, vefatından 8 gün önce, Hazret-i Ebu Bekir’i kendi yerine imam tayin buyurarak, halife olacağına işaret eyledi. Bir seferinde de, Hazret-i Ebu Bekir bulunmadığı için, Hazret-i Ömer imam oldu. Resulullah efendimiz Hazret-i Ömer’in sesini işitince, (Hayır, hayır, Allahü teâlâ ve Müslümanlar Ebu Bekir’den razıdır, namazı Ebu Bekir kıldırsın!) buyurdu. Eshab-ı kiram arasında, babası, anası ve çocuklarının ve torunlarının hepsi imana gelen, Hazret-i Ebu Bekir’den başka kimse yoktu. Resulullah efendimiz, (Ebu Bekir’in malı gibi hiçbir kimsenin malı bana faydalı olmadı) buyurdu. (İ. Ahmed)

Hazret-i Ebu Bekir, Bilal-i Habeşi’nin azat edilmesi için para verince, Leyl suresinde övüldü:
(Temizlenmek için malını hayra verip, [günahtan] çok sakınan ateşten uzaktır. O, iyiliği bir menfaat için değil, Rabbinin rızasını kazanmak için yaptı. Kendisi de, (Cennete girip) hoşnut olacaktır.) [Leyl 17-21]

Al-i İmran suresinin (İşlerinde onlara danış) mealindeki 159. âyeti, Hazret-i Ebu Bekir ve Hazret-i Ömer ile müşavere etmek için geldi. Bir hadis-i şerifte de, (Cebrail bana dedi ki: Allahü teâlâ Ebu Bekir ile istişareyi sana emrediyor) buyuruldu. Tevbe suresinin 41. âyetinde, (Mağaradaki iki kişinin ikincisi) buyurularak, Hazret-i Ebu Bekir övüldü. Leyl suresinin 5. âyeti de, Hazret-i Ebu Bekir’in şânını bildirmektedir. Bekara suresinin, (Gece-gündüz, gizli-açık, mallarını hayra sarf edenlerin mükafatlarını Rableri verecektir. Onlara korku ve üzüntü yoktur) mealindeki 274. âyeti, Hazret-i Ebu Bekir için inmiştir. Çünkü, o, geceleri on bin altını gizli, on bin altını da, göz önünde olarak ve gündüzleri de böyle onar bin altını sadaka vermiştir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ebu Bekir ile Ömer’i sevmek iman, bunlara düşmanlık küfürdür.) [İbni Adiy] (Bu yazı Mirat-i kâinat kitabından alınmıştır.)

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(On kişi Cennettedir: Ebu Bekir ve Ömer ve Osman ve Talha ve Zübeyr ve Abdurrahman bin Avf ve Ali bin Ebi Talib ve Sa’d bin Ebi Vakkas ve Ebu Ubeyde bin Cerrah ve Said bin Zeyd.) [Tirmizi, İbni Mace, Taberani, İbni Asakir, Beyheki, Dare Kutni, Hakim, Ebu Nuaym, İbni Sa’d]

(Bir kimseyi, Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali’den üstün gören beni yalanlamış olur.)
[Rafi'i]

(Şu dört kişinin sevgisi bir münafığın kalbinde toplanmaz. Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali.)
[İbni Asakir]

(Allahü teâlâ, namazı, zekatı ve orucu farz ettiği gibi, Ebu Bekir’i, Ömer’i, Osman’ı ve Ali’yi sevmeyi de farz etti.)
[Vesile]

(Sünnetime ve hulefa-i raşidinin yoluna sımsıkı sarılın!)
[Buhari]

(Bedir savaşına katılan Müslümanlar Cennetliktir.)
[Dare Kutni]

(Eshab-ı Bedir’den birine nasıl söz söylersin? Eğer sen Uhud dağı kadar altını infak etsen, onun derecesini bulamazsın.)
[Hakim]

(Cebrail geldi ve bana "Bedir’de hazır olanları nasıl sayarsınız?" dedi. Dedim ki, Hayırlılarımızdır. Dedi ki, Melaikeden Bedir’de bulunanlar da bizim nazarımızda meleklerin hayırlılarıdır.)
[Buhari]

(Allahü teâlâ Bedir ehline rahmetiyle tecelli edip şöyle buyurdu: "Ne yaparsanız yapınız, Ben sizi şimdiden affettim.")
[Hakim]

Eshab-ı kiram buyuruyor ki: (Resulullah efendimiz, Bedir ve Rıdvan bi'atında bulunan bir kimsenin cenaze namazını kılarken, onun üzerine 9 tekbir alırdı. Fakat Bedir'de bulunup da Rıdvan bi'atında bulunmamış, yahut da bi'atı Rıdvan'da bulunup da Bedir'de bulunmamış bir kimsenin cenaze namazında 7 tekbir alırdı. Ne Bedir, ne de Bi'atı Rıdvan'da bulunmayan kimsenin cenaze namazında ise 4 tekbir alırdı.) [İ.Asakir]

Hazret-i İbni Abbas anlatıyor: Resulullah buyurdu ki:
(Uhud'da şehid olan kardeşlerinizin ruhları yeşil kuşlarla Cennete gitmiştir. Şehidler burada güzel güzel yiyip içip dinlenince şöyle dediler: Kardeşlerimize bizden kim haber götürecek ve bildirecek ki bizler Cennette dirileriz, rızıklanıyoruz. Bu haber gitmeli ki onlar Cennete karşı isteksiz olmasınlar ve harpte korkak davranmasınlar! Allahü teâlâ onlara, "Sizin haberinizi ben duyuracağım" buyurup şu mealdeki âyeti indirdi:

(Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler; Allah’ın, lütuf ve kereminden kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde Rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar. Arkalarından gelecek ve henüz kendilerine katılmamış olan şehid kardeşlerine de hiçbir keder ve korku bulunmadığı müjdesinin sevincini duymaktadırlar. Onlar Allah’tan gelen nimet ve keremi ve Allah’ın, müminlerin ecrini zayi etmeyeceğini müjdelemek isterler.)
(Âl-i İmran, 169-171) [Ebu Davud]


Eshab-ı kiramın her sözü senettir

Sual: Eshab düşmanları diyor ki: (Bir hadisi Ali, imam-ı Hasan, imam-ı Hüseyin, Selman, Ebu Zer, Miktad ve Ammar bin Yaser rivayet ederse muteberdir, başkalarının sözüne itibar edilmez. Çünkü Peygamber, (Benden rivayet olunan hadisler, dört kimseden zahir olabilir. Onların beşincisi yoktur. Başkaları münafıktır) buyurdu. Bu münafıkları Müslümanlar başına getirdiler. Eshabın hiçbiri, Resulullaha sual soramazdı. Çünkü sual sormak âyetle yasak edilmişti. Yalnız Hazret-i Ali sorardı.)
CEVAP
Ehl-i sünnet âlimleri tefsir ve hadis bilgisini, dört halife içinden, en çok Hazret-i Ali’den almıştır. Çünkü, üç halife önce vefat etti. Hazret-i Ebu Bekir, ilk imana geldiği, dini yaymakla vakit geçirdiği, ahkam-ı islamiyeyi ve Müslümanların işlerini yapmaya uğraştığı için, kendinden gelen haberler az oldu. Bundan dolayı, Ehl-i sünnet âlimlerinin çoğu, bilgilerini Hazret-i Ali’den aldı. Hazret-i Ali, (Benden istediğinizi sorunuz! Her âyet, gece mi, gündüz mü geldi, savaşta mı, barışta mı, ovada mı, dağda mı geldi bilirim) buyurdu. (Her âyetin ne için geldiğini bilirim. Her âyetin manasını sordum, öğrendim, ezberledim, anlatırım. Bana sorun) buyurdu. İbni Mesud, (Kur’an-ı kerim, yedi harf, yani yedi lugat üzerine geldi. Her harfinin iç ve dış manaları vardır. Bu manaların hepsi Ali’dedir) buyurdu. Ehl-i sünnet âlimleri tefsir ve hadis-i şerif bilgilerini, İmam-ı Ali, Hazret-i Hasan, Hüseyin ve Selman ile Ebu Zer’den öğrendikleri gibi, Eshab-ı kiramın hepsinden de aldı. Hepsi yüksek idi, adil idi. (Mevduat-ül Ulum)

Eshab-ı kiramın sayısı çoktur. Mekke fethinde 10 bin, Tebük’te 70 bin, Veda haccında 90 bin ve Resulullah vefat ettiği zaman 124 binden ziyade Sahabi mevcut idi. (Mevahib-i ledünniyye)

Resulullahın vefatında, 124 bin Sahabi vardı, hepsi de adil idi. (Envar li-amel-il-ebrar)

Eshab-ı kirama sövmek haramdır. Büyük günahtır. Çünkü,124 bin Eshab-ı kiramın hepsi müctehiddir. O savaşlarda, ictihadlarına uygun davranmaları vacip idi ve öyle yaptılar.

İmam-ı Gazali hazretleri buyurdu ki:
İmam-ı Hasan’ın ve imam-ı Hüseyin’in nasıl şehid olduklarını ve Eshab-ı kiram arasındaki savaşları anlatmak, yazmak haramdır. Çünkü, Eshab-ı kiramdan herhangi birini kötülemeye, sevmemeye sebep olur. İslamiyet’i sonradan gelenlere ulaştıran, onların hepsidir. Onlardan birini kötülemek, İslamiyet’i kötülemek, dini yıkmak olur. Müctehid her hadisle amel eder. Eshab-ı kiramın her sözü senettir. (Ravdatül-Ulema)

İmam-ı a’zam hazretleri talebelerine buyurdu ki:
Eshab-ı kiramdan birinin sözü, benim ictihadıma uymazsa, benimkini bırakın, sahabinin sözü ile amel edin!

Bunlar gösteriyor ki, Ehl-i sünnet âlimleri, Ehl-i beytin sözlerini vesika olarak almışlar ve ilimlerini bu temel üzerine kurmuşlardı. Çünkü, Ehl-i beyt ve bütün Eshab-ı kiram, hep Fahr-i âlemden öğrendiklerini, yani hep aynı şeyleri söylemişlerdir. Onların ictihadları arasındaki ayrılık, âyet-i kerime ve hadis-i şerifleri değiştirmek demek değildir.

Hazret-i Ebu Bekir, Peygamberler hariç, insanların en üstünüdür. Müslümanlıktan önce de, Allahü teâlânın lütfu ile, putlara tapmadı. Bundan sonra, insanların en üstünü Hazret-i Ömer’dir. Sonra, iyilikler hazinesi, haya, iman ve irfan kaynağı, Hazret-i Osman’dır. Bundan sonra, şaşılacak üstünlükler sahibi, Allah’ın aslanı Hazret-i Ali, sonra, en üstünleri Aşere-i mübeşşere, yani Cennet ile müjdelenen on kişi, sonra, Bedir gazasındaki 313 kişi üstündür. Sonra Uhud gazasındaki 700 kişinin hepsi, daha sonra da Biat-ür-rıdvan, yani ağaç altında söz veren 1400 kişi üstündür. Ondan sonra da diğer Eshab-ı kiramdır. Hepsi de Cennetliktir. (Hadid suresi 10)

Resul-i Ekrem efendimizin yolunda, can ve mallarını feda eden, Ona yardım eden Eshab-ı kiramın hepsinin isimlerini, saygı ile, sevgi ile söylemek vaciptir. Onların büyüklüğüne yakışmayan sözler söylemek asla caiz değildir. İsimlerini saygısızca söylemek sapıklıktır. Resulullahı sevenin, Onun Eshabının hepsini de sevmesi gerekir.