Sual: Bazı kimseler diyor ki:
(Bugün dünya tağutla idare ediliyor. Tağutların kanunlarına uyanlar, milletvekili, belediye başkanı seçenler, seçilenler, hâkimler, savcılar, polisler ve bütün memurlar, Avrupa, Amerika ve Asya’da işçi olarak çalışanlar müşrik olduğu gibi, herhangi bir iş için mahkemeye başvuranlar da müşriktir. Tağutun idaresinden pasaport alıp yurtdışına çıkanlar, hattâ hacca gidenler müşrik olur. Trafikte kırmızı ışıkta durmak, yeşil ışıkta geçmek, tağutun adamlarıyla herhangi bir anlaşma yapmak da şirk olur, çünkü böyle yapmak, tağutu meşrulaştırmak olur. Onların kanunlarına uymayıp, onlara karşı gelmek lazımdır.)
Bunları söyleyenler, herhangi bir ülkede yaşadıklarına göre, kendileri müşrik olmuyorlar mı? CEVAP
Böyle söylemeleri çok yanlıştır. Bu görüşler daha çok dışarıdan geliyor, Müslümanlar arasında bölücülük yaparak fitne çıkarmayı hedefliyor. Bu oyuna gelmemeli. Peygamber efendimiz ve Eshab-ı kiram, onların tağut dedikleri putçularla anlaşmalar ve alış veriş yapmadı mı?
Kâfir ülkesinde çalışmak ve kâfire ücret karşılığı hizmet etmek dinimizde yasak değildir. Gayrimüslim Avrupa’da çalışmak günah değildir. Mekke Müslümanları da Habeşistan’a hicret etmişler, orada gayrimüslimlerin işlerinde çalışmışlardı.
Yusuf aleyhisselam, Peygamber olduğu halde, kâfir hükümet reisinden vazife istedi. Herhangi bir vazifeye bir zalimin geçmesini önlemek ve Müslümanlara hizmet etmek için, kâfir olan âmirden bile vazife istemeli. İmam, öğretmen, polis olmaya çalışmalı. Bir iyilik yapamasa da, Müslümanlara zarar gelmesini önlemek de ibadet olur. Zaruretsiz vazifeden istifa etmek de, bunun için caiz değildir. (S. Ebediyye)
İsa aleyhisselam, kâfir hükümdara dahi itaati emretmiştir, çünkü 70–80 kişiyle Roma devletine ve bütün Yahudilere karşı cihad etmek, onlara karşı gelmek mümkün değildi. İslamiyet’te de hükümete, kanunlara karşı gelmek men edilmiştir. (Cevap Veremedi kitabı)
Müslüman olsun, kâfir olsun, âdil olsun, zalim olsun, hiçbir hükümete karşı, isyan etmek, kanunlara karşı gelmek, hiçbir zaman caiz değildir. Fitne çıkarmamalı, fitne çıkaranların arasına karışmamalı. Komünist ülkelerinde bulunan bir Müslümanın, İslamiyet’e uygun yaşaması, ibadetlerini yapabilmesi imkânsız olursa, zalimlere yine karşı gelmemeli, bir İslam ülkesine hicret etmeli. İslam ülkesine de hicret imkânı yoksa, insan haklarına, dine, ibadete saldırmayan herhangi bir ülkeye gitmelidir. (S. Ebediyye)
Aynı zihniyetteki kişiler, (Avrupa’daki seçimlerde oy kullanmak, gayrimüslim partilerin Müslümanlığa aykırı icraatlarını onaylamak olacağı için, küfürdür, şirktir) diyorlar. Müslüman ülkelerde de Müslümanlığa aykırı çok icraatlar oluyor. O zaman dünyanın herhangi bir ülkesinde oy kullanmaya küfür demiş oluyorlar. Bu çok yanlıştır. Oy kullanmak küfür değildir. Mecelle’de, (Ehven-i şerreyn tercih olunur) buyuruluyor. Yani iki zararlı şeyden birini yapmak zorunda kalanın, hafif olanını tercih etmesi gerekir. Daha kötüsünü önlemek için, ondan daha az zararlıyı tercih etmek günah olmaz. En kötünün başa geçmemesi için, elbette zararı az olana oy vermek gerekir. Hatta kazanamayacağı bilinen faydalı olan partiye oy verince, oyların bölünmesine ve kötülerin iş başına geçmesine sebep olacaksa, daha az zararlı olanın başa geçmesi için, faydalı olana oy vermemek gerekir. Netice önemlidir. Bu inceliği iyi düşünmeli. Ülkeye, dünyaya zarar verecek kötü kimselerin söz sahibi olmasına sebep olmak, veballi bir iştir.
Kanuna uymakla karşı gelmemek ayrıdır. Bir kimse kanunu beğenmiyor, ama karşı da gelmiyorsa, kanuna aykırı hareket etmiş sayılmaz. Bir de kanunun zorladığı işleri yapmak günah olmaz.
İkrah, bir insanı, istemediği bir şeyi yapması için, haksız olarak zorlamak demektir. Bu durumda, zorlanan işi yapmak zaruret olur. Hapis, dayak, nafakayı kazanmaya ve çalışmaya mani olmak gibi hususlar birer ikrahtır. Sultanın [kanunların] emirleri de ikrah demektir. (Redd-ül-muhtar, Dürer-ül-hükkam)