Sual: Dinimizde, idare şekillerine göre değişen hükümler var mıdır? Mesela sigorta caiz midir? CEVAP İbadetler, zamana göre, örf ve âdetlere göre, idare şekline göre değişmez. Fakat alış veriş kaidelerinden zamana göre, örf ve âdetlere göre, idare şekline göre değişenler olabilir.
Hanefi’ye göre, islami sistemde yasak ettiği fasid alış verişler, gayrı islami sistemde ihtiyaç halinde ve Müslümanın lehine olan yerlerde caiz olur. Müslüman kârlı çıkacaksa, bu fasid alış verişleri yapabilir. Zarara uğrayacaksa, sıkıntı yoksa yapmaması gerekir.
İslami idarenin olmadığı hicretten önceki Mekke devrinde bunun örnekleri vardır. Bahse girmek haram iken, Resulullah efendimizin emri ile, yüz deveye bahse girilip, develerin bahse giren kişiden alındığını daha önceki bir yazımızda [Fasid alış verişler maddesinde] bildirmiştik. Sigorta fasid bir akiddir. İslamiyet ile idare edilmeyen yerlerde fasid akidlerin caiz olduğuna, birçok fıkıh kitabından örnekler vermiştik.
Bugün için sigorta bir nevi yardımlaşmadır. Bir kimseye gelen tehlikeyi, birçok kimsenin paylaşmasını temin etmektedir. Sigortacı bu yardımlaşmaya kefil olmaktadır. Sigortalı ve sigortacı, yapılan sözleşmeye göre alacakları ve verecekleri paradan emindirler. İslami idarelerde sigortaya ihtiyaç yoktur. İslami sistemde sigortanın görevini yapan kuruluşlar vardır. Zekat, uşur, vakıflar, beyt-ül-mal bunlardan birkaçıdır.
İslami sistemde zekat, fakirlerin hayatını, ihtiyaçlarını, toplumun üzerine alması, garanti etmesi demektir. Bir şehrin bir köşesinde, bir Müslüman, açlıktan ölse, şehirdeki zenginlerden birinin, az bir zekat borcu kalsa, onun katili sayılır.
Zekat, Müslümanlar arasında, sigorta teşkilatıdır. İslamiyet (beyt-ül-mal) denilen sigortayı, şahısların, açık gözlülerin, kendi menfaatlerini düşünenlerin eline bırakmamış, devletin emrine vermiştir. Bu sigorta, başka sigortalara benzemez. Fakirlerden para istemez, zenginlerden alır. Zekat veren zenginlerin dünyada malı artar. Ahirette de, bol sevap verilir. İslam sigortası, her fakire yardım eder. Bir aile reisi ölünce, fakir ailesine maaş bağlayıp, herkesi mutlu eder. İşte İslamiyet, zekat ile, böyle sosyal bir sigorta kurmuştur.
İslami sistemde, Müslüman olsun gayrimüslim olsun bir kimse çalışamayacak yaşa gelince veya başına bir iş geldiğinde, devlet, yakınlık derecesine göre akrabalarını, buna bakmaya zorlar. Öncelikle babası bakmak zorundadır. Babası yoksa veya fakirse, zengin olan yakın akrabaları bakar. Hiçbir yakın akrabası yoksa, devlet bunu kendi himayesine alır. Ona beyt-ül-maldan maaş bağlar. Kısacası, bu sistemde hiç kimse ortada, sokakta kalmaz. Her türlü şartlarda kişi çaresiz, perişan kalmaz. Bugün hayat sigortaları kısmen de olsa bu hizmeti üzerlerine almışlardır. Sağlığı yerinde iken, maddi durumu elverişli iken sigortaya girip prim ödeyen kimse, başına bir iş geldiğinde mağdur durumda olduğunda, bu müesseseler yardımına koşmaktadır.
Zamanımızda bir Müslümanın, bilhassa Müslüman bir kadının başına bir iş geldiğinde iş bulması, bulsa bile, bu işin inancına uygun olması çok zordur. Hayatın binbir türlü hâli vardır. Geçmişte bunun çok ibretli örnekleri vardır. Zamanımızda da görüyoruz, nice zenginler, yaşlanınca, muhtaç hâle geliyorlar. İntihara bile teşebbüs ediyorlar. Bunun için herkesin mutlaka sosyal bir güvencesi olması gerekir. Hatta durumu müsait olanların birden fazla sosyal dayanışma müessesesine girmeleri ilerisi için bir güvencedir, bir tedbirdir. Mevcut sistem bunu gerektiriyor. Hiç kimse kendini sistemin dışında kabul edemez. Yani, (Ben dünyada değil, uzayda yaşıyorum) diyemez. Her sistemin kuralları tam olarak ancak kendi sistemi içinde uygulanabilir. Bir sistemde diğer sistemin kuralları zorlanırsa sıkıntı doğurur.
Bunun için İslamiyet, kendi sistemi uygulanmayan yerlerdeki Müslümanların sıkıntıya düşmemesi için bazı kolaylıklar getirmiştir. Mesela, islami sistemde yasak olan bazı alış verişler, İslamiyet ile idare edilmeyen yerlerde yasak değildir.
Tedbir almak tevekküle aykırı değildir. Sebeplere yapıştıktan sonra tevekkül edilir. Devesini dışarı bırakıp tevekkül ettiğini söyleyen birisine, Peygamber efendimiz, (Deveni bağla, ondan sonra Allah’a tevekkül et) buyurdu. (Tirmizi)
Tabii ki sigortaya girmekle kaza kader değişmez. Fakat biz kaza kaderimizi, başımıza gelecekleri bilmediğimiz için, bizimki sadece tedbir almaktır. Tedbir almak, sebeplere yapışmak da dinimizin emridir. (Redd-ül Muhtar, Dürer, Kuduri, Mebsut)