ARA
SORULARLA İSLAMİYET / SESLİ
Sual: Peygamber efendimizin sakal-ı şerifi, hırkası veya başka bir eşyası ile bereketlenmeye putçuluk diyenler var. Bu konuyu açıklar mısınız?
CEVAP
Çok kıymetli bir itikad kitabı olan Nur-ül-İslam’da aynen şöyle buyuruluyor:
Peygamber efendimizin eşyaları ile bereketlenmek, Onun mübarek gözleri önünde yapılmış, sabit bir iştir. Resulullah da, bu işi beğenip kabul buyurdu. Onun vefatından sonra da bu iş devam etti. Çünkü Allahü teâlâ, Onun kendi eşyalarına, dokunduğu şeylere ve mübarek tenine dokunan şeylere birçok meziyetler vermiştir ki, bunlarla bereketlenilir ve faydalanılır.

Hazret-i Ebu Bekir’in kızı Hazret-i Esma, Peygamber efendimiz hayatta iken giydiği bir cübbe çıkarıp, (Şifa bulmaları için, biz bunu yıkayıp hastalara veriyoruz) dedi.

Abdülkasım bin Memun hazretlerinin yanında, Peygamber efendimizin bir çanağı vardı. Bundan su verdiği hastalar şifa bulurlardı.

Peygamber efendimiz abdest aldığı zaman, Eshab-ı kiram, onun abdest suyuna dokunmak ve düşen bir kılını almak için yarışırlar ve bununla bereketlenirlerdi. O da bu hareketlerini kabul buyururdu. Hatta, mübarek başını tıraş ettiği zaman, bereketlenmek için, mübarek saçını, Eshabı arasında paylaştırmasını Ebu Talha hazretlerine emrederdi. (Buhari)

Hazret-i Ebu Cuheyfe diyor ki:
(Resulullah, öğle sıcağında çıkıp abdest aldı. Oradakiler kalkıp, onun ellerini tutup, yüzlerine sürdüler. Bir de ben, onun mübarek ellerini tutup yüzümün üstüne koydum. O sıcakta mübarek elleri, kardan daha soğuktu ve miskten daha güzel kokuyordu.) [Buhari]

(Ellerini tutup yüzlerine sürdüler) ifadesi, faziletli ve salih kimselere dokunarak bereketlenmenin meşru olduğunu gösteriyor.

Hazret-i Âişe validemiz diyor ki:
(Resulullah bir yarası olan kimseyi tedavi ederken, işaret parmağını yere koyar ve kaldırıp, “Bismillahi türbetü erdina biriki badina liyüşfa bihi sekimüna biizni Rabbina” derdi.) [Müslim]

İmam-ı Nevevi hazretleri buyuruyor ki:
(Hadis-i şerifin manası şöyledir: İşaret parmağını ağız suyu ile ıslatıp, sonra toprağın yapışması için yere koyar, sonra illetli ve yara olan yere sürer ve bu elini sürerken, Allahü teâlânın ism-i şerifiyle bereketlenmek için bu duayı okurdu.)

Hadis-i şerif kitaplarında, Eshab-ı kiramın Peygamber efendimizin eşya ve eserleriyle; teri, gözyaşı ve ağız suyu ile bereketlendiklerine dair misaller çoktur. Âlimler, buradan hareketle salih kimselerin eşya ve eserleriyle bereketlenmenin caiz olduğunu bildirmişlerdir.

Resulullahın sakal-ı şerifinin bazı telleri, halifeler, Müslüman hükümdarlar tarafından korunmuş ve günümüze kadar gelmiştir. Bir kısmı Osmanlı Sultanlarının hazinelerindedir. Allahü teâlâ, onlara rahmet eylesin.

Bu mübarek tellerden birkaçı, Kuzey Irak’da Süleymaniye’ye bağlı Halepçe kazasının Beyare nahiyesindedir. Benim gözlerim önünde bunlar vesile edilerek kıtlığın bitmesi ve yağmurun yağması için dua edildi ve hemen bol bol yağmur yağdı.

Düşmanların hücumu esnasında bunlar vesile edilerek dua edilmiş ve Müslümanlar, düşmanın şerrinden korunmuşlardır. Bu anlattıklarımız, buralarda yaşayan Müslümanlarca malumdur. Bunlarda şüphe etmenin yeri yoktur. Bunlarda şüphe edenler, Yusuf suresinin 93-96. âyet-i kerimelerine baksınlar:
([Yusuf aleyhisselam,] şu gömleğimi götürün de, babamın yüzüne koyun, [gözleri] görecek duruma gelir ve bütün ailenizi bana getirin, dedi. Kafile ayrılınca, babaları: “Eğer bana bunamış demezseniz, inanın ben Yusuf’un kokusunu alıyorum” dedi. Çevresindekiler: “Allah’a yemin ederiz ki, sen, hâlâ eski şaşkınlığındasın” dediler. Müjdeci gelip, gömleği Yakub’un yüzüne sürünce, hemen gözleri açıldı. Bunun üzerine Yakub, “Ben size, Allah katından sizin bilmediğinizi biliyorum dememiş miydim?” dedi.) [Nur-ül-İslam s.122-125]

Nur-ül-İslam
’dan aldığımız bu yazıdan da anlaşılacağı gibi, mübarek eşyalarla bereketlenmek çok güzel bir iştir, putçulukla hiçbir ilgisi yoktur. Bir misal daha verelim: Resul aleyhisselam çarşıya çıkıp, bir entari satın aldı. Giderken gördü ki, bir a’ma oturmuş, (Allah rızası için ve Cennet elbiselerine kavuşmak için, bana kim bir gömlek verir) diyordu. Almış olduğu entariyi buna verdi. A’ma, entariyi eline alınca, misk gibi güzel koku duydu. Bunun, Resul aleyhisselamın mübarek elinden geldiğini anladı. Çünkü, Resul aleyhisselamın bir kere giydiği her şey, eskiyip dağılsa bile, parçaları da misk gibi güzel kokardı. A’ma dua ederek, (Ya Rabbi! Bu gömlek hürmetine, benim gözlerimi aç) dedi. İki gözü hemen açıldı. (Zad-ül Mukvin)

Mübarek eşya ile bereketlenmek
Farisi Üsul-ül-erbeada diyor ki:
İbni Ömer, hac için Medine’den Mekke’ye giderken, Resulullahın oturduğu yerlerde durur, namaz kılar, dua ederdi. Bu mübarek yerlerle bereketlenirdi. Resulullahın minberine ellerini koyar, sonra yüzüne sürerdi. İmam-ı Ahmed, Hücre-i saadeti ve minberini öperek bereketlenirdi. İmam-ı Ahmed, İmam-ı Şafii’nin gömleğini ıslatıp, bu suyu içerek bereketlendi. Ebu Eyyub-el-Ensari, Resulullahın mübarek kabrine yüzünü sürerken, mani olmak isteyen birine, (Beni bırak, taşa, toprağa değil, Resulullahın huzuruna geldim) buyurdu. Eshab-ı kiram, Resulullahın eserleri ile teberrük ederdi. Abdest alırken kullandığı su ile, mübarek teri ile bereketlenirlerdi. Gömleği, asası, kılıcı, yüzüğü ile ve kullanmış olduğu her şeyle bereketlenirlerdi. Hazret-i Ümm-i Seleme’nin yanında mübarek sakalından bir kıl vardı. Hasta gelince, kılı suda bırakır, sonra çıkarıp bu suyu ona içirirdi. İmam-ı Buhari’nin kabrinden misk kokusu duyulurdu. Bereket için toprağından alıp götürürlerdi. Hiçbir âlim buna mani olmazdı. (Üsul-ül-erbea)

Cennetin eşiğini öpmeye yemin eden kişiye, Peygamber efendimiz, (Ana-babanın kabirlerini öp, yeminin yerine gelir) buyurdu. (Kifaye)

Allahü teâlâdan başkasını tazim etmenin caiz olduğu, âyet ve hadis ile, selef-i salihinin sözleri ve işleri ile sabittir. Hac suresinin 32. âyetinde, (Kim Allahü teâlânın şeairini tazim ederse, bu, kalblerin takvasındandır) buyuruldu. Bunun için, Allahü teâlânın şeairini tazim etmek vacip oldu. Şeair, nişanlar, alametler demektir. Bekara suresinin, (Safa ve Merve, Allahü teâlânın şeairindendir) mealindeki 158. âyeti gösteriyor ki, Safa ve Merve’den başka da şeair vardır. Şah Veliyullah-ı Dehlevi diyor ki:
(Allah’ın şeairinin en büyükleri, Kur'an-ı kerim, Kâbe-i muazzama, Peygamber ve namazdır.)

Şeairi sevmek ne demektir?
Eltaf-ül-kuds
kitabında ise diyor ki:
(Allahü teâlânın şeairini sevmek demek, Kur'an-ı kerimi ve Peygamberi ve Kâbe’yi ve Allahü teâlâyı hatırlatan her şeyi, evliyayı sevmektir.) Mekke-i mükerreme’deki Safa ve Merve arasında, Hazret-i İsmailin annesi Hazret-i Hacer, gidip geldiği için, bu iki tepe, Allah’ın şeairi olup, o mübarek anneyi hatırlamaya sebep olduğu gibi, bütün mahlukların en üstünü olan Muhammed aleyhisselamın doğup büyüdüğü, ibadet ettiği, vefat ettiği, mübarek türbesi ve eshabının yerleri de şeairdendir. (F.Bilgiler)

Peygamber efendimiz, (Ya Ali, eğer halk, İsa’ya dediklerini demeyecek olsaydı, seni çok överdim. O zaman herkes, bereketlenmek için, ayağının tozunu alır, abdest suyunu şifa için hastalarına verirdi) buyurunca, Hazret-i Ali şükür secdesi yaptı. İmam-ı Rabbani hazretleri, (Oğlum Muhammed Masumun doğduğu yıl, hocamın kapısının eşiğini öpmek şerefine nail oldum, marifetlere kavuştum) buyurdu. Bekara suresinin, (Meleklere, “Âdem'e karşı secde edin” dediğimiz zaman, secde ettiler. Yalnız İblis secde etmedi) mealindeki 34. âyet-i kerimesi, Hazret-i Âdem'e tazim olunmasını emrediyor. Şeytan, (Allah’tan başkasına tazim edilmez) diyerek, bu emri dinlemedi. Hazret-i Yusuf’un ana-babası ve kardeşleri de kendisine secde ederek saygı gösterdiler. Allah’tan başkasına saygı, tazim putçuluk olsaydı, Allahü teâlâ, sevdiği kullarını anlatırken bununla övmezdi. Eshab-ı kiramdan hicri bin yılına kadar, Evliya çoktu. Herkes bunları ziyaret ederek bereketlenir, dualarını alırdı. Cansız eşya ile bereketlenmeye lüzum kalmazdı. Hiçbir âlim buna mani olmadı. (Ed-dürer-üs-seniyye)