Cezayir Cumhurbaşkanı Abdülaziz Buteflika, Dışişleri Bakanımız Abdullah Gül’e şunları söylemiş: “Osmanlı Milletler Topluluğu kuralım. İngiltere Commonwealth denen Britanya Milletler Topluluğu’nu eski sömürgeleriyle kurdu. Biz Osmanlıyı hiçbir zaman sömürgeci görmedik. Güçlü olduğu kadar hoşgörülü Osmanlı düzeni günümüzde de uygulanamaz mı? Biz Osmanlının parçasıyız. Osmanlıyı biz Cezayirliler Cezayir’e davet ettik ama gitmesini istemedik.”
Tarihini bilen bir devlet adamının sözleri... Osmanlı, Tunusluların ve Cezayirlilerin daveti üzerine Kuzey Afrika’ya geldi. Gelmese idi bugün 4 Kuzey Afrika Arap devleti, İspanyolca konuşan Katolik Latin Kuzey Afrika idiler. 300-400 yıl kaldık.
(Birinci Cihan Savaşı’na girmese idik Osmanlı İmparatorluğu devam eder miydi?) sorusu bugün hâlâ bana en çok sorulan suallerden biridir. Devam etmez, bütün imparatorluklar gibi sona ererdi. Ancak kendi irademizle tasfiye ederdik. İkinci Cihan Savaşında İngiltere ve Fransa’nın yaptığı gibi (tabii bize yabancı bir ülkede kalmak için o ülkenin bir milyon insanını falan öldürmezdik). Türkiye, yakılıp yıkılmazdı. Daha doğal sınırları içinde, şüphesiz Halep, Musul, Kerkük, Adalar gibi Türkiye’nin parçalarını sınırlarımız içinde bırakarak Arap ve diğer kavimlerin ülkelerinin bağımsızlığını tanıyıp, dostça ilişkilerimizi devam ettirirdik. Bugün Commonwealth’de 50 kadar bağımsız devlet üyedir.
Biz imparatorluğumuzu kendi irademizle tasfiye etmek şansını, Enver Paşa adında 33 yaşındaki genç bir generalin macera hevesi ve cehaleti sebebiyle kaybettik. Aksi takdirde bugün, büyük devletler arasında bulunacak, tamamen gelişmiş milli bir Türkiye’de yaşayacaktık. Ama imparatorluğumuzu, 1918’de bizi yenen, en dehşetli düşmanlarımız istedikleri gibi tasfiye ettiler.
Bugün bir Osmanlı Topluluğu mümkün mü? Gerçi Clinton gibi en yetkili ağızlar böyle bir imada bulundular. Ama zorluk şuradadır ki biz, imparatorluk esprisinden mahrum nesiller yetiştirdik. Osmanlı falan deyince, babalarını ve dedelerini aşağılayıp tüyleri diken diken olan nesiller... İmparatorluk yönetmek yeteneğinin kanlarında mevcudiyeti öne sürülse bile, ispata muhtaçtır.
(Yılmaz Öztuna, Türkiye, 13.04.2005)
Henry Kissinger’ın görüşü Nadir de olsa bazen çok geniş ufuklu gerçek fikir adamları politikada stratejik mevkilere otururlar. Eski ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger bunlardan biridir. 20. yüzyıl dünya siyasi tarihinin gerçek uzmanıdır. Politikadan ayrılınca elli bin dolara konferans verip her kitabından milyon dolar telif ücreti alarak geçinmeye başladı. Musevi asıllıdır. Bakınız evvelsi gün New York Post gazetesinin yazdığına göre neler söylemiş: “Orta Doğu’da barışın yolu, Orta Doğu’yu bütünüyle Türklere geri vererek Osmanlı İmparatorluğu’nu ihya etmektir...”
Bakınız tek cümleyle neler söylüyor: Bir defa Osmanlıyı canlandırmak imkansız olduğu için, Orta Doğu’da barışın imkansıza yakın derecede zorluğunu belirtiyor. Sâniyen, Osmanlının (belki yalnız Osmanlı Türkünün) Orta Doğu’da barış kurabildiğini ima ediyor. Sâlisen, Osmanlıdan başka hiçbir politik kuvvetin aynı düzeni kuramayacağını düşünüyor...
20. asrın büyük ABD Başkanı Bill Clinton da, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki tarihi nutkunda aynı şeyi -daha kapalı ifadeyle- söylemiş, Türkiye’yi teşvik etmek istemişti. Geçen hafta Cezayir Cumhurbaşkanı açıkça (Sizin gitmenizi istemedik, niye gittiniz?) dedi.
Şimdi okuyucularımın yüksek izniyle bendeniz konuşuyorum: Osmanlıyı diriltmek, bir düzine sebep dolayısıyla imkan dışıdır. Sebeplerin en başında, Osmanlıyı kuran, yaşatan ve sona erdiren biz Türklerde artık bir imparatorluk isteğinin bulunmamasıdır. Bu istek, irade, hatta yetenek ölmüş gibidir. İkinci kapital sebep 1 Mart tarihinden sonra Birleşik Amerika, güneydoğumuzu kapatmıştır. Geçiş izni vermez. Güneyimizde kapıyı aralaması ise bizim Suriye sevdasından ve Şam şekerinden vazgeçmemize bağlıdır. Önemli değil. Ama aynı Amerika’nın İran’la kapıştığı zaman Kürt, Ermeni, falan ve filanla bizim doğumuzu kapaması; daha açık ifadeyle Orta Asya yolumuzu kesmesi, Türk milleti ve Türkiye devleti için birinci derecede vahîmdir. İkinci sınıf devlet olduğumuzun kesin tescîli manasındadır. Bilenler, bilmeyenlere anlatmalıdır... (Yılmaz Öztuna,Türkiye, 19.04.2005)
Kanayan Orta Doğu Dün Gazze’de İsrail askerleri , yaşları 18’in altında 7 sivil Arap gencini öldürdü. Aynı saatlerde Dışişleri Bakanımız Başbakan Yardımcısı Sayın Abdullah Gül, Ramallah’ta Filistin dışişleri bakanı ile barış konuşuyordu.
Irak’ta Bağdad valisi bomba atılarak öldürüldü. Bomba atanlar, El-Kaideli örgütler... Bağdad valisi, Amerikalılarla iş birliği yapıyormuş!
Osmanlı Türk’ü çekildi, Arap âlemi iflâh olmadı. Atlantik’le Basra Körfezi, Akdeniz’le Orta Afrika ve Hind Okyanusu arasında uzanan Arap coğrafyasında 1918 sonunda, 400 yıl süren Pax Ottomana sona erdi. Arap ülkelerini, Osmanlıdan iyi yönetecekleri iddiası ile Türklerden alan İngiltere, Fransa, İtalya, çeyrek asır dayanamadılar. Yüzlerine gözlerine bulaştırdılar. Masa başında paftalara cetvelle çizgi çekerek Osmanlı eyalet, sancak (il), kaza (ilçe)’larında 20’den fazla Arap devleti kurdular.
Şimdi Birleşik Amerika, bu derecede beceriksizce çizilen sınırları düzeltmek (!) için Büyük Orta Doğu projesi denen hârikayı üretti! 16. yüzyılda Osmanlı Türkiyesi ne ise, bugün ki dünyada Amerika, aynı güçtedir.
Daha fazlasıdır diyebilirim. Zira işgal ettiği ülkelerin büyüklüğü bakımından değilse bile, cihanşümûl (küresel) etki bakımından daha ileridedir. 16. asırda Osmanlı Türkiyesi’nin batıda Almanya-İspanya, doğuda İran Safevî Türkmen imparatorlukları gibi rakipleri vardı, yolunu kesmişlerdir. Bugün yeryüzünde Amerika’ya kafa tutacak bir güç yoktur.
Ama Osmanlı Türk’ü, Orta Doğu’da 400, Balkanlar’da 550 yıl kaldı. Amerika’nın Afganistan’da, Irak’ta, ne yaptığı ve ne yapacağı meçhuldür. İsrail’i resmi ziyaretinde, bendeniz de vardım, İsrail Başbakanı, Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel’e Kudüs’te bu şehri elde tutmak için ordular ayırdık, asayiş sağlayamadık, siz 400 yıl bir jandarma çavuşu ile dinler meşheri Kudüs’te nasıl düzeni sağladınız? diye sordu. Demirel tebessüm ederek, o çavuşun arkasında İstanbul’un bulunduğunu söyledi. İleride bir Amerikalı sorumluya bu çeşit bir soru sorulamıyacaktır. Sorulsa cevap veremez. (Yılmaz Öztuna,Türkiye, 06.01.2005)