Sual: Din kitaplarındaki uydurma hadislerin bir listesi çıkarılsa herkes bunları bilse daha iyi olmaz mı? CEVAP
Abduhçular, selefiyeciler, rafiziler, 19’cular ve Müslüman maskeli misyonerler hep senelerdir din kitaplarında uydurma hadis olduğunu, bunun için hadislerin tamamının şüpheli olacağını ve hadisleri temelli bırakmak gerektiğini söylüyorlar.
Uydurma bir söze hadis demek ne kadar yanlış ve tehlikeli ise, hadis kitaplarındaki veya İslam âlimlerinin kitaplarındaki hadis-i şerifleri de inkâr etmek o kadar yanlış ve tehlikelidir. Kıyamet alametlerini bildiren her birisi bir mucize olan hadis-i şeriflerden üçü şöyledir: (Hadisi bırak, Kur’ana bak diyerek beni yalanlayanlar çıkacak.) [Ebu Ya’la]
(Kur’andan başka delil kabul etmem diyenler çıkacak.) [Ebu Davud]
(Sonra gelenler, önceki âlimleri cahillikle suçlayacak.) [Asakir]
İhya’da ve hadis kitaplarında uydurma hadis var demek, o âlimleri cahillikle suçlamak olur.
Bid’at ehlini savunanlar, kendilerine göre uydurma sandığı hadisleri nakleden Ehl-i sünnet âlimlerine saldırıyorlar, bu âlimler, sahih hadisle uydurma sözü ayıramayacak kadar cahillerdi demek istiyorlar. Resulullahın vârislerine böyle saldırıyorlar. Acluni’yi, Ebu Gudde’yi, Iraki’yi senet kabul ediyorlar da, imam-ı Gazali hazretlerini senet kabul edemiyorlar.
İmam-ı Gazali hazretleri kendisinden birkaç asır önce yaşamış ravileri tanımıyorsa, ondan sonra gelenler o ravileri nasıl tanıyor? Hadisler yeni mi çıktı? Raviler yeni mi çıktı? Naklettiği hadislerin ravileri arasında yalancılar olduğunu bilemiyordu diyerek cahillikle suçluyorlar.
Yani hadis-i şerifte mucize olarak bildirildiği gibi, sonra gelenler önceki âlimleri suçluyorlar.
İctihad ictihadla nakzedilemediği gibi, hadis-i şerif de başka hadis-i şerif ile nakzedilemez. Çünkü Resulullah efendimiz, insanların durumuna göre farklı hadisler bildirmiştir. Mesela şu hadis-i şerifler sahihtir: (Ateşte ısınmış bir şeyi yemek abdesti bozar.) [Müslim, Ebu Davud, İ.Mace, Tirmizi, Nesai]
(Deve eti yemek abdesti bozar.) [Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai]
(Besmele çekmeyenin abdesti yoktur.) [Hakim]
Bunların aksi de bildirilmiştir. Mezhepler de farklıdır. Bu konu diğer maddelerde genişçe izah edilmiştir.
Tekrar edelim, bir muhaddis, bir hadise mevdu demekle o hadis mevdu [uydurma] olmaz. O hadisi başka âlimler, başka muhaddisler bildirmişse onlara göre sahih olur. Bu hadisleri bildiren âlimler için, cahil demek, Cehenneme gidecek demek kıyamet alametlerindendir.
Hadisi Kur’ana arz etmek
Sual: İmam-ı Taberani’nin bildirdiği, (Hadisimi Kur’anla karşılaştırın. Kur’ana uyarsa o söz benimdir, uymazsa benim değildir) hadisi uydurmadır. Resulullahın sözünü Kur’ana arz etmek, Peygambere itimatsızlık olmaz mı? Sonra, Peygamber, (Misvak kullanın) demiştir. Kur’anda misvak geçmiyor diye bunu uydurma mı sanacağız? Önüne gelen kimse, bu Kur’ana aykırı diyerek bütün hadislere uydurma der. O zaman hadislere itimat kalmaz. Bunları nakleden âlimlere itibar etmez. Taberani’nin bildirdiği bu hadisin uydurma olduğunu duyurmak gerekmez mi? CEVAP Sizin bu düşündüklerinizi acaba imam-ı Taberani hazretleri düşünemedi mi? İlmi ve dini hassasiyeti sizin kadar yok muydu? Sapık veya cahil birisi bir söz uydurur, buna hadis der. Ehli olan hadis âlimi de, hadis ilminin şartlarının yanı sıra onu Kur’ana arz eder. Bu işi cahiller yapamaz elbette. Hadis âlimlerinin, müctehidlerin, ehl-i sünnet âlimlerinin işidir.
Şimdi bir hadisin uydurma olup olmadığı için ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarında bulunup bulunmamasına bakılır. Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarında varsa o hadis sahihtir.
Farklı ictihad ve farklı hadisler
Sual: Farklı ictihad ve farklı hadisler var. Bu hususta açıklama yapar mısınız?
CEVAP Allahü teâlâ (Resulüme uyun) buyuruyor. Resulü de, rahmet ve kolaylık olması için farklı hükümler bildirmiştir. Onun dindeki her sözü vahiydir. Ona uymak için, Onun vârisleri olan âlimlere uymak lazımdır. Bir hak mezhebe uyan âlimlere uymuş olur. İctihad seviyesine yükselen âlim, ictihad yapar. İctihadında yanılsa bile sevap alır. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki: (Müctehid, ictihadında hata ederse bir, isabet ederse iki sevap alır.) [Buhari]
Hatası bile sevap olan âlimlerin böyle farklı ictihadları Allahü teâlânın bir rahmetidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Âlimlerin farklı ictihadları rahmettir.) [Beyheki]
Farklı ictihadından dolayı bir âlim, öteki âlimin ictihadının yanlış olduğunu söylemez, söyleyemez. Çünkü Mecellede (İctihad ictihadla nakzedilemez) buyuruluyor. (Madde 16)
Farklı ictihadlar rahmet olduğu gibi, hadis-i şeriflerin farklı olması da rahmettir. Resulullah efendimiz, Müslümanlara rahmet olması için farklı hükümler bildirmiştir. Eğer tek hüküm olsaydı, mezhepler hasıl olmazdı. Kıyamete kadar, dünyanın her yerinde, her mevsimde, her şartta tek bir nizam olur, Müslümanların halleri, yaşamaları güçleşirdi.
İmam-ı Şarani hazretleri, farklı ictihadların ve farklı hadis-i şeriflerin rahmet olduğunu bildirmek için koca bir kitap yazmıştır. Kitabına Mizan ismini vermiştir. Bu kıymetli eserinde birbirine zıt görünen hadis-i şeriflerin hikmetlerini açıklamıştır. Peygamber efendimiz, bazı emirleri zata mahsus [kişiye özel] olarak bildirmiştir. Mesela, erkeklere ipek yasak olmasına rağmen, Hazret-i Zübeyr ve Hazret-i Abdurrahman için, ipek giymelerine izin vermişti ve bu izin yalnız bunlara mahsustu. Hazret-i Arfece’ye de, altın burun takmasına izin vermişti. Bu hüküm umuma şamil değildi. Bazı izin vermeler de, her ne kadar o şahsa ise de, herkes için geçerli idi. Bazıları da yalnız izin verilen şahsın durumunda olanlara mahsustu. Mesela hasta ise, secde edemeyene, ima ile kıl buyurmaları gibi. Bazılarına da zor işleri yapmasına izin verirlerdi, o da kuvveti yerinde olanlar içindi. Böylece birbirinden farklı birçok hadis-i şerif meydana çıkmıştır. İmam-ı Şarani, bunları teşdid ve tahfif olarak ayırmıştır.
Farklı sahih hadis-i şeriflerden bazıları şöyledir: (Kan aldırmak abdesti bozmaz.) [Beyheki] (Hanefi hariç, üç mezhepte böyledir.)
(Akar kan abdesti bozar.) [Beyheki, D.Kutni] (Hanefi’de böyledir.)
Hadis-i şerifleri açıklamak gerekir
Sual:(Ümmetim 73 fırkaya ayrılacak, zındıklar hariç hepsi Cennete gider) hadisi ile (Ümmetim 73 fırkaya ayrılacak, bunlardan yalnız biri Cennete girecektir) hadisi birbirine zıt değil midir? CEVAP Zıt değildir. İkisi de aynı şeyi ifade etmektedir. Cennete gider demek, doğrudan gider demek değildir ki. Cehennemde cezalarını çektikten sonra gidecek demektir. Ümmet kaç fırkaya ayrılırsa ayrılsın, bid’ati küfür olmayan yani zerre kadar imanı olan elbette Cennete gidecektir. Bunun gibi açıklama gerektiren birçok hadis-i şerif vardır. Birkaç örnek verelim: (Din kardeşini ziyaret eden Cennettedir.) [Taberani]
(Cömert, Cennete gider.) [Ebuşşeyh]
(Yatağa girince yüz kere "İhlas" okuyan Cennete girer.) [Tirmizi] Din kardeşini ziyaret etmekle, cömert olmakla ve ihlas okumakla diğer günahlarının cezasını çekmeden Cennete mi gider? Açıklaması olması gerekir. Yani itikadı düzgün ise, sevapları günahlarından çok ise, yahut affa veya şefaate uğramışsa ancak o zaman din kardeşini ziyaret eden, cömert olan ve yüz ihlas okuyan Cennete girer. Bir de iman şart. Ne kadar iyilik ederse etsin, insanlığa ne hizmeti yaparsa yapsın, hatta namaz kılsın Müslüman değilse Cennete giremez. İki hadis-i şerif meali şöyledir: (Cennete Müslüman olan girer.) [Buhari, Müslim]
(Cebrail aleyhisselam, Allah’a şirk [ortak] koşmadan ölen herkesin muhakkak Cennete gireceğini müjdeledi.) [Buhari]
Bu iki hadis-i şerifi bile açıklamak gerekir. Her Müslüman doğrudan Cennete giremez. Günahlarının cezasını çektikten veya şefaate kavuştuktan sonra Cennete girer. Bu bakımdan Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarında aklımıza ters gelen bir hadis-i şerif görünce, bu uydurma demekten çok sakınmalı. Biz o hadisin uydurma olduğunu biliyoruz da o büyük âlimler bilemez mi? Onlardan öğrendiğimiz bilgilerle, onları mı sorguya çekeceğiz? Bu fen bilgisi değil ki, zamanla daha iyisi bulunmuş olsun. Muhaddis bir âlimin kitabındaki bir hadis-i şerife uydurma demek, o âlimi cahillikle suçlamak olur.
(Halktan bir şey istemeyeceğine söz verenin Cennete gireceğine kefilim.) [Nesai] (Çok günahkâr birisi günahlarının cezasını çekmeden veya şefaate kavuşmadan elbette Cennete giremez.)
(Cennete temizler girer.) [Deylemi] (Bir kâfir de temiz olabilir, imanı olmadan nasıl Cennete girer. Sonra her temiz olan Müslüman da doğrudan Cennete giremez.)
(Kibirden de uzak olduğu halde ölen Cennete girer.) [Tirmizi] (Diyelim ki bir canide kibir yok ama her kötülük var, bu adam doğrudan Cennete girebilir mi? Demek ki bunları açıklamak gerekir.)
(İki kız evladına güzel muamele eden, mutlaka Cennete girer.) [İbni Mace] (Bu kimse, kibirli, hain, kul ve hak borçları varsa veya imanı yoksa nasıl Cennete girer?)
(Kocası razı olduğu halde ölen kadın Cennete girer.) [Tirmizi] (Bir kadın her türlü melaneti yapsın, sırf kocası razıdır diye doğrudan Cennete gidebilir mi? Burada kocaya itaatin önemi bildirilmektedir. Kocasını razı ederse, diğer işleri kolaylaşır demektir.)
İmam-ı Rabbani hazretleri, (şartsız bildirilen bir hüküm şartlı olarak anlaşılır) buyuruyor. Mesela koyun eti yemek caizdir. Hüküm şartsız bildirilmiştir. Koyun eti caiz diye canlı bir koyunun bir budunu kesip yiyemeyiz. Ehl-i kitap hariç, gayrimüslim keserse veya kendiliğinden ölürse, leş olur, yenmez. Besmelesiz kesilirse de yenmez. Bu anlaşılınca bid’at fırkaların hangi şartlar altında Cennete gideceği anlaşılır.