Feyz gelmesinin alameti
|
|
Sual: Bir kimseye feyzin geldiği nasıl anlaşılır?
CEVAP
Büyük zatların kendileri, kabirleri, sözleri, kitapları, eşyaları, hatta ellerini değdikleri taştan bile, kıyamete kadar feyz yayılır. Bir kimseye feyzin geldiği şu yollardan anlaşılır:
1- Allahü teâlâ bizi küfürden koruyorsa, feyzin geldiğine alamettir.
2- Feyz gelen haramlardan uzaklaşır.
3- Dünyadan soğur.
4- Büyükler, salih kimseler, feyz geleni sever.
5- Ölüme karşı hasret duymaya başlar.
İşte bunlar varsa, feyz geliyor demektir. Demek ki feyz, küfürden korumaktan tutun da, evliyalığa kadar insanı götürür. Eğer haramlardan soğumuyorsak, günahlardan soğumuyorsak, dünya hırsı aynen devam ediyorsa, feyz alamıyoruz demektir. Bu da iki sebepten olur: Ya o zat noksandır veya kabirdeki, bu işe ehil biri değildir; çünkü noksandan fayda gelmez. Yahut biz feyz alamıyoruzdur.
Feyzin gelmesine büyük günahlar engel olur. O zaman o büyük zatı hemen reddetmemeli, kusuru kendimizde aramalıyız. Bütün günahlara tevbe ve istiğfar edilirse, bu kapı açılır. Yağmur geliyor, fakat kapta birikmiyorsa, kabın dolması için iki ana musluğa ihtiyaç vardır. Biri istiğfar, diğeri tevazu... Çünkü su, dağlardan ovalara akar. Hiç bir su, aşağıdan yukarı akmaz.
Feyz gelmesi için, salih insanlarla beraber bulunmak şarttır.
Dünya sevgisi
Sual: İmamı Rabbani hazretleri gibi salih zatlardan faydalandığımızı, nasıl anlayabiliriz?
CEVAP
Zamanımızda Allahü teâlânın sevgili kullarından istifade etmek, ancak o büyüklerin kitaplarını severek okumakla elde edilir. Kitap okumak, sohbetin yarısıdır. İstifade etmenin, onlardan feyz gelmesinin alameti, kalbden dünya sevgisinin çıkmasıdır. Ne kadar dünyadan uzaklaşırsak, feyz o kadar çok geliyor demektir. Dünyadan uzaklaşmak demek, dünya işleriyle uğraşmamak, para kazanmamak demek değildir. Dünyanın, paranın sevgisinin, kalbden çıkması demektir. Büyük zatlardan biri buyuruyor ki:
(Paranın yeri ceptir, kalb değildir. Paranın, dünyanın sevgisi kalbe girerse, bir kova dolusu çöp, tertemiz bir sarayın ortasına boşaltılmış gibi olur.)
Vefat edince
Sual: Hayattaki Evliyadan mı, yoksa vefat etmiş olandan mı daha çok feyz alınır?
CEVAP
İslam âlimleri buyuruyor ki:
Büyük âlim vefat edince, feyz vermesi kesilmez, hatta artar; fakat kalb hastalıklarına şifa olan bakışları ve sözleri devam etmediği için, bir insanın meyyit ile olan bağlılığı, diri ile olan gibi olamaz. Bunun için, vefat etmiş olan Evliyadan feyz almak az olur. Fena ve bekaya yükselen dirilerin, meyyit ile irtibatları, diri iken olduğu kadar değil ise de, çok olur ve bunlar meyyitten çok feyiz alırlar; fakat diri iken daha fazla alırlar; çünkü diriler, yanındakilerin İslamiyet’e uymasını sağlarlar. Bütün halleri ve sözleri ile kalblerine tesir ederek, muhabbetin artmasına, böylece daha çok feyz almalarına sebep olurlar. (İrşad-üt-talibin)
Vefat etmiş olan Velinin tasarrufu, feyz vermesi, daha fazla olduğu halde, ondan feyz almak daha zordur. Kabirdeki Veliden feyz almak da böyledir. Hayatta olan Evliyanın yanında edebe riayet etmek daha kolaydır. Fakat kabirde olunca, buna riayet etmek zor olur. Hayatta imiş gibi edepli olursa, yine çok feyz alır.
Sual: Evliya zatlardan feyzin gelmesine mani olan şeyler nelerdir?
CEVAP
Feyz, nur demektir. Feyz gelince, kalb temizlenir. Okuduğunu anlamaya, ibadetlerin tadını duymaya, kusurlarını görmeye ve günahlardan sakınmaya başlar. Feyz geldiğinin alameti, günahtan sakınmak, feyzin kesildiğinin alametiyse, hiç üzülmeden günah işlemektir. Fâsıklarla karşılaşmak, onlarla beraber olmak, kalbde zulmet hâsıl eder, feyz gelmesine engel olur. Haram yiyen, büyüklerin ruhlarından mahrum kalır ve feyz alamaz. Yediği haram şeylerin çıkardığı manevi gazlar vücuttaki feyz yollarını tıkar, büyüklerin feyzi gelemez. Demek ki feyzin gelmesi için, haramlardan sakınmak, salihlerle beraber bulunmak ve dinin emrine uymak şarttır.