ARA
SORULARLA İSLAMİYET / SUAL-CEVAB

Fetva olsa, kim itiraz eder ki?

Sual: (Diş dolgusu ve diş kaplatmasının caiz olduğuna dair İmam-ı a’zam ve İmameyn’in [imam-ı Ebu Yusuf ve imam-ı Muhammed’in] fetvaları var) deniyor. Böyle bir fetva var mı?
CEVAP
Asla yoktur. İmam-ı a’zam hazretleri zamanında dolgu ve kaplama yoktu. Birisi kalkıp (İmam-ı a’zam bilgisayarla yazı yazardı) dese buna ne denir? Eğer deli değilse, yalancı denir; çünkü İmam-ı a’zam hazretleri miladi 767 yılında vefat etti. Yani vefat edeli 1200 yılı geçmiştir. 1237 yıl olmuştur. O zaman ne kaplama, ne de dolgu ne de bilgisayar vardı. Dolgu ve kaplama 1850 yılında meydana çıkmıştır. Şimdi, İmam-ı a’zam dolgu ve kaplamaya fetva verdi demek cehaletten başka şey değildir.

İmameyn altın telle, İmam-ı a’zam da gümüş telle bağlamaya izin veriyor. Bu konu gusül bahsinde değil, altın gümüş kullanma bahsindedir. Bu imamların altın veya gümüşe izin vermesi madenlerin kullanılması için fetvadır. Gusülle hiçbir ilgisi yoktur.

Gümüş yüzük için de imamların fetvası vardır. Gümüş yüzük takmak erkeklere caiz buyuruluyor; ama gümüş yüzük sıkıysa, altına su geçmiyorsa, gusül sahih olmaz. Gümüş yüzüğe caiz dendi diye, dar olan gümüş yüzüğün altını yıkamamak mı gerekir?

İlim ahlakına uymalı
Sual:
Hindiyye’deki: (Dişinde kovuk bulunup içerisinde veya dişlerinin arasında yemek kalırsa yahut burnunda ıslak kir bulunursa, esah görüşe göre guslü olur. İhtiyatlı olan, kovuktaki yemeği çıkarıp suyu oraya ulaştırmasıdır) ifadesine dayanarak, diş kaplatmanın gusle mani olmadığını söylüyorlar. Doğru mudur?
CEVAP
Yanlıştır. İfadeyi kasten eksik almışlar. Hindiyye’deki, (Burnundaki kuru kir, gusle manidir) ifadesini almamışlar. Kovuktaki yemeğin altına su sızacağı için gusle mani değildir; fakat hamurlaşmış yemek parçasının altına su geçmezse gusül sahih olmaz. Mülteka tercümesine de, diş dolgusu gusle mani değil diye uydurma bir ilave yapılmış. Bunların maksatları nedir ki?

Kitaplara yapılan hileler
Sual: İzahlı Mülteka Tercümesi’
nde, (Diş dolgusunu çıkarmak mümkün olmayınca, dolgunun üstünden geçen suyla iktifa edilirse, gusül sahih olur) deniyor. Mülteka muteber değil mi?
CEVAP
Mülteka elbette muteberdir, ama bu kitapta böyle bir ifade yoktur. Tercümesine ilave edilmiştir. İzahlı yerine ilaveli dense, daha isabetli olurdu. Mülteka kitabı yazıldığı zaman, dolgu diye bir şey yoktu. Bu bakımdan kitabın orijinalinde, dolgudan hiç bahsedilmez, bahsedilmesi de mümkün değildir. Kitabın müellifi İbrahim Halebî hazretleri, 1549’da vefat etmiştir. Tercüme eden, bunu kendisi ilave etmiştir. Dipnota yapılan bu ilave, asla muteber değildir. Bu ilaveli tercümeyi delil sayan, orijinaline ilave eden kadar suça ortak olur.

Bazısı da, Mülteka’da böyle bir şey var diyerek delil olarak gösteriyor. Hatta bin yıl önceki Mebsut’tan bile, diş kaplaması hakkında delil gösterenler türemişti. Hâlbuki 200 yıl önce dolgu ve kaplama diye bir şey yoktu. Böyle söylemek, 100 yıl önce bilgisayar vardı demek gibi yanlıştır. Bu çeşit hilelere birkaç örnek daha verelim:
1-
Fetava-yı Hindiyye’nin, (Dişinde kovuk bulunup içerisinde, dişlerinin arasında yemek kalırsa veya burnunda ıslak kir bulunursa, gusül sahih olur. Kir, ıslak değil kuru ise, altına su geçirmeyeceği için gusül sahih olmaz) ifadesindeki, (Kir ıslak değil kuru ise, altına su geçirmeyeceği için gusül sahih olmaz) kısmını kasten çıkarıp, diş dolgusu gusle mani değil diyen ilim sahtekârları da çıkmıştır.

2- İzmirli İsmail Hakkı, camileri kiliseye benzetmek için, sandalye, koltuk, müzik aletleri konmasını ve Türkçe namaz kılınmasını isteyen reformcu heyetten biriydi. Bu reformcu, Siyer-i kebir şerhinde olmayan ifadeyi var gibi göstererek, (Diş dolgusu gusle mani olmaz) yalanını savurmuştur. Merhum hocamız, bu reformcunun yaptığı bu çirkin işi, (İlimde sahtekârlık) olarak bildirmiştir. (İslâm Ahlakı)

3- İttihatçı mason şeyhülislam Musa Kâzım, Mecmua-i cedide’nin ikinci baskısına, birinci baskıda bulunmayan, (Diş dolgusu gusle mani olmaz) ifadesini ilave etmiştir. Şimdiki cahiller de bunu mehaz göstermektedir.

(Diş dolgusu gusle mani olmaz. Dolgusu olanın Maliki’yi veya Şafii’yi taklit etmesi gerekmez) diyenler, delil göstermek yerine, şahsi yorum yapıyorlar. (Niye olmasın, bana göre bal gibi olur) diyorlar. Yahut yukarıda olduğu gibi, hile yapıyorlar.