Kendime geldiğimde, baktım ki güneş batmış.
Üstümdeki kayayı, kaldırıp biri atmış.
Dedim ki: Ya ilahi, çok şükür bu halime.
Zira halel gelmedi imanıma, dinime.
Yine bir gün o zalim, elbisemi çıkarıp,
Kalın deve ipini, boynuma sıkı sarıp,
Mekke çocuklarına verdi ipin ucunu.
Yerlerde sürükletti, günlerce vücudumu.
Öyle ki, paramparça oldu bütün bedenim.
O gün Allah'tan başka, yoktu yardım edenim.)
Bir gün Resul-i ekrem, oradan geçiyordu.
Bilal, taşın altında (Allah birdir!) diyordu.
Buyurdu ki: (Ya Bilal, seni bu Allah demen,
Kurtarır bu insafsız kâfirlerin elinden.)
Oradan hanesine gelince, biraz sonra,
Hazret-i Ebu Bekir, gelip girdi huzura.
Ona dahi anlatıp o günkü gördüğünü,
Bildirdi Bilal için pek çok üzüldüğünü.
Hazret-i Ebu Bekir, gitti hemen Bilal’e.
Görünce, kendisi de çok üzüldü bu hale.
Baktı ki, kızgın kumun içine yatırmışlar.
Üstüne de, büyükçe bir kayayı koymuşlar.
Çok üzülüp dedi ki o zalim Ümeyye'ye:
(Niçin azab edersin bu zavallı köleye?
La ilahe illallah derse eğer bir insan,
Cezaya mı layıktır, yok mudur sende vicdan?
Zavallının üstünden kaldır at şu kayayı.
Sat bana, vereceğim istediğin parayı.)
Dedi: (Dünya dolusu versen de çok paralar,
Yine satmam Bilal'i, vermişim kati karar.
Lakin onu, bir şartla sana verebilirim.
Yardımcın Amir ile değiştirebilirim.)
(Kabul!) deyip, değişti Amir'i Bilal ile.
Kurtardı bu cefadan Bilal'i böylelikle.
Buna, çok sevinmişti o Ümeyye kâfiri.
Dedi ki: (İyi oldu, aldattık Ebu Bekr'i.)
Hazret-i Ebu Bekr de memnundu vaziyetten.
Zira kurtarmış idi Bilal'i eziyetten.
Onun kurtulmasını, Resul de çok isterdi.
Resul'ü sevindirmek, dünyalara değerdi.
Ve hemen Bilal ile, el ele tutuşarak,
Geldi Resulullah'a hem sevinçten uçarak.
Dedi: (Ya Resulallah, Bilal'i, Ümeyye’den,
Amir ile değişip, satın aldım bu gün ben.
İşte ya Resulallah, müjde vereyim size,
Azad ettim Bilal'i sizin şerefinize.)
Resulullah çok fazla sevindi bu habere.
Ve çok dua eyledi, hazret-i Ebu Bekr'e.