Ve etrafa, misk gibi koku yayılıyordu.
Öyle bir muhabbetle doldu ki kalbim Ona,
Gönlüm razı olmadı Onu uyandırmaya.
Elimi göğsü üzre koydum, uyanıverdi.
Ve hemen bana baktı ve tebessüm eyledi.
Annesi, bunu bana vermez düşüncesiyle,
Acele kucağıma aldım bir sevinç ile.
Dedesi bana bakıp, dedi: (Müjdeler olsun!
Senin gibi nimete kavuşmadı bir hatun.)
Amine hatun dahi dedi ki: (Üç gün önce,
Gaibden, kulağıma nida geldi şöylece.
Dedi: Senin oğluna, Beni Sa’dden bir hatun,
Süt verir ki, soyu da Ebu Züveyb’dir onun.)
O böyle söyleyince, dedim: (Doğru efendim!
Ben de Beni Sa’dden ve Ebu Züveyb’denim.
Rüyada bildirildi bu nimet bana önce.
O rüya gerçek oldu şimdi sizi görünce.)
Sonra veda eyleyip, ayrıldım o haneden.
Sevinç ile zevcimin yanına geldim hemen.
O da, kucağımdaki o Nur’u gördüğünde,
Dedi: (Böyle güzel yüz, görmedim ben ömrümde.)
Halime Hatun ile zevci Haris, o zaman,
O Server’le birlikte oldular yola revan.
Ne zaman ki Mekke’den onlar yola çıktılar,
Onun bereketini görmeye başladılar.
Mesela o mecalsiz ve zayıf merkep, o an,
Onun bereketiyle kesildi bir küheylan.
Geldikleri kafile, onlardan hayli önce,
Yola çıkıp, mesafe almış iken bir nice,
Biraz sonra yetişip, hem de geçti o halkı.
Çünkü o taşıyordu Server-i kainat’ı.
İdrakindeymiş gibi bu nimetin o hatta,
Sevinçten raks ederek gidiyordu adeta.
Bana, bazı kadınlar gelir ve derlerdi ki:
(Senin bu merkebine ne gibi hal oldu ki,
Giderken zayıf olup, kalmıştı en geride.
Şimdiyse hepimizi bıraktı gerilerde.)
Başka bereketler de olunca bizde vaki,
Onlar da anladılar nihayet hakikati.
Dediler: (Kavuştuğun bu nimet, bu bereket,
Bu çocuk sayesinde geliyor size elbet.)
Halime Hatun der ki: (O günden itibaren,
Artık bolluk içinde yaşar olduk tamamen.
Bir devemiz vardı ki, gayet zayıf, çelimsiz.
Hiç süt alamıyorduk o deveden önce biz.
Aynı deve, o kadar süt verirdi ki sonra,
Kaplarım taşardı da, verirdim komşulara.
Kuraklık olmuş idi bir ara beldemizde.
Mutazarrır olmuştu bundan kabilemiz de.
İnsanlar, o Server’i yanlarına alarak,
Yağmur duası için çıktılar bilcümle halk.
Öyle yağmur yağdı ki, o Server hürmetine,
Kavuştu köy halkı da, Onun bereketine.