Körükçüzade diye, vardı ki âlim bir zat,
Bu veliye, soğukluk duyuyordu o bizzat.
Her gün, Süleymaniye camiinde ders ve vâz,
Edip, islamiyet’i ediyordu halka arz.
Lakin onun hakkında, hakikate mugayir,
Kelamlar ediyordu kötülüğüne dair.
Abdülehad Nuri’nin talebeleri ise,
Bunları işiterek, düşerlerdi yeise.
Onun bu sözlerinden rahatsız olup gayet,
Onu, hocalarına eyleyince şikayet,
Buyurdu: (Evlatlarım, sabrediniz az daha.
Onun bu düşmanlığı, dönüşecek dostluğa.)
Fazla zaman geçmemiş idi ki, bu veli zat,
Dergahta, talebeye ediyorken nasihat,
Buyurdu: (Biraz sonra, Körükçüzade Hoca,
Bu dergahtan içeri girecektir doğruca.)
İnanamıyorlardı talebeler buna hiç.
Herbirinin kalbini, sardı büyük bir sevinç.
Onun dediği gibi, hakikaten az sonra,
Körükçüzade Hoca gelip girdi huzura.
Bu büyük evliyanın eline sarılarak,
Hürmet ile öptü ve ağladı hıçkırarak.
Ona buyurdular ki: (Malumumdur rüyanız.
Şimdi lütfen söyleyin ne ise muradınız.)
Körükçüzade ise, arz etti ki ona ilk:
(Efendim, kırk senedir yaparım müderrislik.
Bunca yıl, camilerde ederek her gün vaaz,
Resul’ün sünnetini hep eyledim halka arz.
Lakin Resulullah'ın mübarek nur cemali,
Görünmedi rüyada, dert ettim ben bu hali:
Her gün onun dinine hizmet eyledim de hep,
Ne için bu şereften mahrum oldum ben acep?
Şeklinde düşünerek yattığımda dün gece,
Gayet ruhaniyetli rüya gördüm şöylece.
Bana nida etti ki rüyada bir münadi:
Kalk da, Abdülehad'ın dergahına git haydi!
Bu derdimin ilacı sizde imiş efendim.
Bir himmet buyurun da, hallolsun işbu derdim.)
Abdülehad Efendi eğilip biraz ona,
Bir şeyler fısıldadı gizlice kulağına.
Buna, Körükçüzade sevinmişti begayet.
Gitti ve ertesi gün yeniden etti avdet.
Dedi ki: (Ey efendim, sevinçliyim bir nice.
Zira bu devlet ile şereflendim bu gece.
Kırk yıldır bu şerefe ermemişken malesef,
Sizin himmetinizle bu gün oldum müşerref)
Soğukluğun yerine sevgi doldu o kalbe.
Hatta o günden sonra, oldu ona talebe.