Büyük evliyâdan. Tefsîr, hadîs, fıkıh gibi zâhirî ilimlerde âlim idi. Tasavvuf yolunda yetişip evliyâlık derecelerinde yükselmek için, Şeyh Ahmed-i Berkî’nin talebesi oldu. Onun hizmetinde, yüksek makamlara, ilâhî ma’rifetlere kavuştu. Hocasının işâreti ile Serhend’e giderek, İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin hizmetine girdi. Onun talebesi olmakla şereflendi. sohbetleriyle yüksek hâllere ve makamlara erişti. Sonra vatanına dönerek eski hocası Ahmed-i Berkî’nin sohbetlerine devâm etti. Onyedinci asrın sonlarında Osmanpur'da vefât etti.
Bu zat buyuruyor ki: (Hiçbir özrü olmadan,
Bir namazı terk etmek, büyük günahtır, aman!
Kazasını, acele, hemen kılmak lazımdır.
Hemen kılınmaz ise, o da büyük günahtır.
Kaza edecek kadar geçtikçe boş zamanlar,
Kazaya bırakmanın günahı kat kat artar.
Dört rekatlık bir farzı kaza etmek, faraza,
Onun, beş dakikalık bir zamanını alsa,
Her beşer dakikalık boş zaman dilimleri,
Geçtikçe, katlanarak artar bu günah dahi.
İşte, islamiyet’te, bir vakit farz namazı,
Özürsüz bırakmanın, bu olursa cezası,
Aylarca, senelerce kılınmayan namazlar,
Cezası nasıl olur, düşünen bunu anlar.
Bu çok korkunç günahtan kurtulabilmek için,
Herşeye başvurması lazım gelir kişinin.
Aklı olan bir mümin, düşünerek bunları,
Gece gündüz durmadan, kılar hep kazaları.
Böylece, borçlarını bitirip bir an önce,
Kurtulmaya çalışır Cehennemden böylece.
Çünkü tembellik ile, yani sırf üşenerek,
Beş vakit farz namazdan, kazaya kalsa bir tek,
Eğer tövbe etmeden ölürse, Cehennemde,
Yanacaktır o kişi, yetmişbin sene hem de.
Bu, bir vakit namazı kılmamak cezasıdır.
Yıllarca kılmayanın hali acep nasıldır?
İşte bu hakikati düşünen bir müslüman,
Yiyemez, uyuyamaz, dünyası olur zindan.
Bu gün verilmeyince namaza ehemmiyet,
Azaldı hep rızıklar, kalmadı bet bereket.
Nitekim Hak teâlâ buyurdu: (Ey kullarım!
Beni unutursanız, rızkınızı kısarım.)
İman, sıhhat ve gıda, insanlık ve merhamet,
Daha nice rızıklar, azaldı bugün gayet.
Hâşâ, hiç zulmeder mi kullarına Hüdası?
Her insanın çektiği, elbet kendi cezası.
İslamı yaşamayan, bu gün, bir çok hanede,
Kadınlı ve erkekli çalıştıkları halde,
Yine bir ailenin, rahat hayat sürecek,
Bir gelir temininden acizdirler, bu gerçek.
Önceki müminlerin, imanları kaviydi.
Cehennem azabından korkudaydı herbiri.
İşte bu yüzdendir ki, hiçbir özrü olmadan,
Bir namazı kılmamak, düşünülmezdi o an.
Ancak, bir özür ile geçerdi namaz belki.
O da, büyük üzüntü olurdu elbette ki.
Nefes almak gibidir aslında namaz kılmak.
Bir mümin hayattaysa, kılacaktır muhakkak.)