Bedr’in intikamını almak için, kâfirler,
Derhal üçbin kişilik ordu tertiplediler.
Cübeyr ibni Mut'im’in bir kölesi de hatta,
Vardı ki, pek mahirdi ok ve mızrak atmakta.
Her attığını vuran nişancıydı bu kişi.
Yakardı Cübeyr’i de bu intikam ateşi.
Amcasını Bedir’de öldürdüğünden sebep,
Hazret-i Hamza için intikam beslerdi hep.
Bu, kölesi Vahşi’ye dedi ki o gün bizzat:
(Hamza'yı öldürürsen, ederim seni azad.)
Yine Ebu Süfyan'ın hanımı Hind de aynen,
Ateş püskürüyordu Hamza'ya bir sebepten.
Zira onun babası Utbe nam kâfiri de,
Yine Hazret-i Hamza öldürmüştü Bedir’de.
Hind, görünce Vahşi’nin atıcı olduğunu,
Dünyalık vadederek, yanına çekti onu.
Dedi ki: (Sen Hamza'yı öldürür isen eğer,
Vereceğim sana çok altın ve mücevherler.)
Velhasıl hazırlıklar tamamlandı Mekke'de.
Büyük Kureyş ordusu, başladı harekete.
Lakin Hazret-i Abbas, çıkmadan ordu daha,
Kureyş’in ahvalini yazdı Resulullaha.
Dedi: (Üç bin kişilik bir ordu topladılar.
Üçbin develeriyle, ikiyüz atları var.
Bunların yediyüzü, zırhlıdır tamamiyle.
Yanıyorlar Bedir'in intikam ateşiyle.
Hepsi silahlı olup, kadınlarla beraber,
Şu anda toparlanıp, tam çıkmak üzereler.)
Böyle bir mektup yazıp, güvendiği birine,
Verip, gönderdi hemen, Allah’ın Habibine.
Peygamber Efendimiz, haberi aldığında,
Savaş hazırlığına başladılar anında.
Baskın tehlikesine karşı, birer ikişer,
Medine çevresine diktirdi nöbetçiler.
Eshap, evdekilerle derhal vedalaşarak,
Resul'ün etrafında toplandılar koşarak.
Peygamber Efendimiz, o Cuma namazını,
Kıldırıp, Eshabına yaptı nasihatını.
Buyurdu: (Ey Eshabım, Allah için, ihlasla,
Cihaddan daha üstün bir amel yoktur asla.
Her kim, fi sebilillah çarpışıp ölse eğer,
En yüksek mertebeye yükselir o kimseler.
Kavuşup o kişiler şehidlik rütbesine,
Ererler ebediyen Cennet nimetlerine.
Savaşta her zorluk ve güçlüğe katlanarak,
Çarpışana, Rabbimiz yardım eder muhakkak.
Düşmanla savaşmakta, niyetimiz bir tekir.
O da, Hak teâlânın ismini yüceltmektir.)