Herakliüs, Hazret-i Dıhye’ye sonra hemen.
Dedi ki: (Peygamberdir seni bana gönderen.
Lakin iman edersem, öldürür Rumlar beni.
Şimdi ben bir kimseye göndereyim ki seni,
İsmi Degatır olup, çok ilim sahibidir.
Cümle hıristiyanlar, o âlime tabidir.
O, senin davetinle olur ise müslüman,
Ben dahi imanımı açıklarım o zaman.)
Hazret-i Dıhye dahi arayıp buldu onu.
Okudu kendisine Resul'ün mektubunu.
Degatır, o mektubu dikkatle dinleyince,
Ona, bütün kalbiyle iman etti hemence.
Dedi ki: (Ey kardeşim, o seni gönderen zat,
Allah’ın Resulü'dür, inandım ben de bizzat.)
Siyah elbiseleri çıkarıp üzerinden,
Yerine, beyaz renkli elbise giydi hemen.
Daha sonra, eline asasını alarak,
Yöneldi kiliseye, iman etmiş olarak.
O an kalabalıktı kilise de bir hayli.
Onlara hitab edip, dedi ki: (Ey ahali!
Mühim bir haberim var, dinleyin beni lütfen.
Bir mektup geldi bize Muhammed-ül emin’den.
Bizi davet ediyor Allah’ın birliğine.
Şahsen ben iman ettim Onun nübüvvetine.)
O böyle söyleyince, bilcümle iseviler,
Hücum edip, döverek onu şehid ettiler.
Hazret-i Dıhye dahi gördü bu olan şeyi.
Dönüp Herakliüs’e nakletti hadiseyi.
Herakliüs dedi ki: (Demedim mi ben sana,
Onları ben deseydim, uğrardım aynısına.)
Denedi kendi dahi bu işi en nihayet.
Bilcümle âlimleri yanına etti davet.
Kapıları kapatıp, dedi ki âlimlere:
(Dinleyin, çok mühim bir haberim var sizlere.
Ahir zaman Nebisi, Muhammed-ül emin’den,
Bana bir mektup geldi, okuyordum teminden.
Bizi davet ediyor mektubunda dinine.
Ben şahsen iman ettim Onun nübüvvetine.)
Duyunca bu sözleri hıristiyanlar ondan,
Başlarını çevirip, ayrıldılar oradan.
Gördü ki katılmadı hiçbiri kendisine.
Onları, huzuruna çağırdı tekrar yine.
Dedi ki: (Ben sizleri imtihan etmiş idim.
Dinde sabit misiniz, öğrenmek istemiştim.
Şu anda öğrendim ki, kuvvetliymiş dininiz.
Çok teşekkür ederim, beni memnun ettiniz.)
Böylece maruz kaldı sonsuz bir felakete.
Tercih etti dünyayı, ebedi saadete.