Allah’ın Sevgilisi, davet için bu dine,
Mektup gönderiyordu çevre meliklerine.
Acem kisrası olan Hüsrev Perviz’e dahi,
Göndermişti Abdullah adlı bir sahabiyi.
Abdullah, veda edip hemen Efendimize,
Götürdü o mektubu, verdi Hüsrev Perviz'e.
Kisra, onu okuyup huzuru kaçtı birden.
Ve mektubu yırtarak, yere attı kibrinden.
Bununla da kalmayıp, çok kudurdu ve azdı.
Yemen valisi olan Taran’a mektup yazdı.
Dedi: (Şöyle duydum ki, biri çıkmış Mekke'de.
Nübüvvet davasında bulunurmuş o yerde.
Ona, iki kimseyi gönder de askerinden,
Bağlayıp getirsinler huzuruma acilen.)
Taran, Hüsrev Perviz'in bu emri gereğince,
Banub ile Cerces’e görev verdi hemence.
Geldiler o ikisi, Resul'ün huzuruna.
Dediler ki: (Kisramız emretmiş ki Taran'a,
Gönderip iki kişi, seni tevkif edeler.
Ve acilen Kisra'nın yanına ileteler.
İşte biz, bu görevle şu anda geldik size.
Alıp götüreceğiz seni Hüsrev Perviz'e.)
Onlar bu küstahane sözleri söyler iken,
Titrerdi vücudları Resul'ün heybetinden.
Buyurdu ki: (Bu gece, varın siz yerinize.
Yarın bir şey yaparız, ne icab eder ise.)
Çıkıp, birbirlerine dediler: (Biz ne olduk?
Yanında biraz daha kalsaydık mahvolurduk.
Biz, hiçbir hükümdarda görmedik böyle heybet.
Demek bu, ahir zaman Peygamberidir elbet.)
Ertesi gün, gelince Resul'ün huzuruna,
O Server buyurdu ki: (Söyleyin ki Taran'a,
Dün, oğlu tarafından Hüsrev katl olunmuştur.
Oğlu, onun tahtına şah olup oturmuştur.)
Onlar dönüp, Taran'a verdiler bunu haber.
Dediler ki: (O şahıs herhalde bir Peygamber.)
Taran dedi: (Var mıydı muhafızı, bekçisi?)
Dediler: (Hayır yoktu bunların hiçbirisi.)
Taran dedi: (Öyleyse, o, hakiki Nebidir.
İnandım ki Hüdanın en son Peygamberidir.)
Kisra’nın oğlundan da mektup geldi o zaman.
Diyordu ki: (Kisra’yı katleyledim ey Taran!
Sebepsiz zulmederdi zira o milletine.
Halkı bulaştırırdı tefrika illetine.
Sana emrim şudur ki, bana biat edesin.
Hicazdaki Nebi'ye taarruz etmeyesin.)
Kisra’nın mektubunu okuyunca bu Taran,
Şehadeti getirip, imana geldi o an.