Üç gündüz ve üç gece kaldılar mağarada.
Hazret-i Ebu Bekr’in, Abullah adındaki,
Oğlu, gündüz Mekke’de ne oluyorsa vaki,
Ve küffardan duyduğu haberleri, öylece,
Gelip, Resulullah’a bildirirdi her gece.
Amir bin Füheyre de, gelerek geceleri,
Süt getirir ve hem de silerdi o izleri.
Dördüncü gün o Server, Kusva nam devesine,
Binip, Ebu Bekr’i de bindirdi terkisine.
Öbür deveye ise, Abdullah bin Ureykıt,
Ve Amir bin Füheyre bindi ki, tam o vakit,
Mahzunluk çöktü birden o Server’in gönlüne.
Çevirdi devesini Beytullah’ın yönüne.
Buyurdu ki: (Ey Mekke, Vallahi sen Allah’ın,
Katında, en hayırlı bir yer ve bir vatansın.
Bana, senden hayırlı yurt yok sana kıyasla.
Çıkarılmasa idim, çıkmazdım senden asla.
Kavmim, beni zor ile çıkarmasaydı eğer,
Vallahi senden gayri, tutmazdım bir yurt ve yer.)
O an Cibril-i emin, Sevgili Peygamber’e,
Gelip sual etti ki: (Müştak mısın bu yere?)
Resul, (Evet) deyince, getirdi ki bir ayet,
Allah’ın Sevgilisi mesrur oldu begayet.
Hak teâlâ, Resul’ü teselli ediyordu.
Tekrar döneceğini Ona müjdeliyordu.
Hicret için, sefere başladılar nihayet.
Yolculuk, rahat sakin geçiyordu begayet.
Müşrikler, didik didik Onu arıyorlardı.
Ve lakin hiçbir yerde, hiç bulamıyorlardı.
Olamayacaklardı onlar bunda muvaffak.
Zira koruyor idi Resul’ü cenab-ı Hak.
Az sonra, Kubeyd denen bir mahale geldiler.
O yerde konaklayıp, istirahat ettiler.
Orada, Ümmü Mabed adında, çok akıllı,
Ve cömert bir hanımın, bir de çadırı vardı.
Peygamber Efendimiz, ücretini vererek,
Almak arzu ettiler ondan hurma ve ekmek.
Lakin o, arz etti ki: (Olsaydı keşke eğer,
Parasız, ben sizlere çekerdim ziyafetler.
Bir geçim sıkıntısı ve kıtlık var ki bizde,
Hiçbir şey bırakmadı malesef elimizde.)
Resulullah, kenarda, gördü yatan bir koyun.
Ve sual eyledi ki: (Var mıdır sütü bunun?)
Dedi: (Yoktur efendim, kaldı kemik ve deri.
Hatta mecalsizlikten, sürüden kaldı geri.)
Resul izin isteyip, sağdı onu eliyle.
Kap isteyip, süt ile doldurdu tamamiyle.
Önce Ümmü Mabed’e, bir tasla etti ikram.
Sonra, diğerleri de içti ve doydular tam.
Kendileri de içip, içtikleri süt kadar,
Kadına para verip, oradan ayrıldılar.
Sonra Ümmü Mabed’in beği geldi evine.
O sütleri görünce, sevinip dedi: (Bu ne?)
Dedi ki: (Evimize, geldi bir mübarek zat,
Onun bereketidir gördüğün bu süt bizzat.)
Biraz tarif edince, dedi ki: (Öyle ise,
Kureyşin beklediği Peygamber’dir o kimse.)