Cengin yeri hakkında, eyledi istişare.
Buyurdu: (Kılıcımı, bu gece rüyada ben,
Hızla yere çalınca, kırıldı ağzı hemen.
Bu, bazı Eshabımın, bu cenkte en nihayet,
Şehid olacağına etmektedir işaret.
Rüyada, kılıcımı tekrardan çarptım yere.
Eski düzgün haline geldi kılıç bu kere.
Bu da, müslümanların, toparlanıp tekrardan,
Yardım geleceğine işarettir Allah’tan.)
Peygamber Efendimiz, sordular Sahabe’ye:
(Düşmanı, biz nerede karşılayalım?) diye.
Eshabın büyükleri, tek tek izin alarak,
Dediler: (Savaşalım Medine’de kalarak.)
Demek istediler ki: (Kalarak müdafada,
Burada savaşalım küffarla bu defa da.)
Hazret-i Ebu Bekir, Ömer, Sa'd bin Muaz,
Bu tarzda savaşmayı Resul'e ettiler arz.
Esasen böyle idi Resul'ün arzusu da,
Böyle düşünüyordu O dahi bu mevzuda.
Lakin Bedir harbinde olmayan gençler vardı.
Onlar, meydan savaşı arzu ediyorlardı.
Zira Bedir harbine katılmış olanların,
Aldıkları sevabı, bilirlerdi bi hakkın.
Onların kazandığı sevaba imrenerek,
Çarpışmak isterlerdi, üstlerine giderek.
Derlerdi ki: (Kâfirler, gelmesin üstümüze.
Meydanda savaşalım şöyle göğüs göğüse.
Medine’den dışarı çıkmazsak zira eğer
Korkudan çıkmıyoruz zanneder o kâfirler.
Biz, meydan harbi için beklerdik böyle günü.
Gösterelim onlara müminlerin gücünü.)
Hazret-i Hayseme de, yaşlı olduğu halde,
Dedi: (Ya Resulallah, bu fikir fevkalade.
Müşrikler, her taraftan asker toparlayarak,
Gelirler üstümüze, gayet mağrur olarak.
Bizi, evlerimizde gelip kuşatacaklar.
Sonra da, arkamızdan çok laflar atacaklar.
Bu hal, o müşrikleri daha şımartacaktır.
Gurur ve cüretleri, daha da artacaktır.
Onların karşısına çıkmazsak bizler eğer,
Arab kabileleri, bize göz dikecekler.
Oğlum, Bedir cenginde kavuştu şehadet’e.
O, benden daha önce erişti bu devlete.
Bedir'e gitmek için, o gün kura çekmiştik.
Kura ona çıktı ve o kavuştu buna ilk.
Dün, oğlumu rüyada gördüm nimet içinde.
Gezip dolaşıyordu Cennet bahçelerinde.
Ve bana diyordu ki: Babacım, acele et.
Şehid olacakları bekliyor şimdi Cennet.
Dua buyurunuz ki, ben de şehid olayım.
Firdevs Cennetlerinde oğluma kavuşayım.)
Peygamber Efendimiz, dinleyerek onu da,
Ricasını kırmayıp, eyledi ona dua.