Bu velinin üstadı, Ebül Hasan Şazili,
Onun yetişmesine, gayret etti bir hayli.
Sonra icazet verip, gönderdi Endülüs’e.
Hidayete kavuştu sohbetiyle çok kimse.
Bir kişi anlatır ki, hem de Yahya adında:
Bir müddet hizmet ettim Şazili’nin yanında.
Sonradan, Endülüs’e giderken bir iş için,
Hazret-i Şazili’den isteyip aldım izin.
Bana buyurdular ki: (Git ama Endülüs’e,
Orada, Ebül Abbas diye vardır bir kimse.
Onun ile görüşüp, hizmetine giresin.
O, yüksek makamlara kavuşmuştur, bilesin.
Lakin mütevazıdır, çok setr eder kendini.
Bunun için halk onun, bilmezler kıymetini.)
Nihayet yola çıkıp, dağlar tepeler aştım.
Uzun bir yolculukla, Endülüs’e ulaştım.
Ebül Abbas Mürsi’yi, insanlardan sorarak,
Görüştüm kendisiyle, huzuruna vararak.
Ben bir şey söylemeden, buyurdu ki: (Ey Yahya!
Sonsuz şükür eyle ki Allahü teâlâya,
Zamanın kutb’u ile görüşmüş oldun şu an.
Ve beni, senden önce olmadı hiç tanıyan.
Hocam Ebül Hasen’in, sana dediklerini,
Gizle ki, halk içinde olmayayım aleni.)
Ebül Abbas Mürsi’nin, keramet ehli bir zat,
Olduğunda, sultanın şüphesi vardı bizzat.
Bunu anlamak için, yeltendi imtihana.
Çağırdı bunun için hizmetçiyi yanına.
Dedi: (İki tavuk al ve önce kes birini.
Ve boğmak suretiyle, öldür o diğerini.
Pişir o tavukları, aynı kazan içinde.
Onları, bir tabağa koy getir piştiğinde.)
Hizmetçi, talimatı yerine getirdi tam.
Sonra Ebül Abbas’a götürüp etti ikram.
Lakin o, hizmetçinin, bakarak suratına,
Buyurdu ki: (Bunları, al götür sultanına.
Zira şu, boğularak necis hale gelmiştir.
Bu da, onun suyunda pişerek pislenmiştir.)
Hizmetçi anlatınca sultana hadiseyi,
Onun büyüklüğünü, anladı gayet iyi.
Bir gün de başka biri, zahiren bakıp ona,
Bu Allah adamını, yeltendi imtihana.
Bu maksatla evinde, tertib etti ziyafet.
Ve onu, yemek için, evine etti davet.
Lakin helal olduğu şüpheli bazı taam,
Hazırlayıp, sofrada, bu zata etti ikram.
Lakin o, bu yemeğin şüpheli olduğunu,
Anlayıp, kendisine bildirdi hemen bunu.
Buyurdu ki: (Bir yemek, şüpheli olunca az,
Damarlarım kasılıp, ederler beni ikaz.
Sizin bu taam dahi, değildi temiz, helal.
Yine damarlarımda hasıl oldu aynı hal.)