Kadınlar çalışırken bir yaz günü ekinde,
Sığır otlatıyordu Ali Semerkandi de.
Baktı ki, namaz vakti ilerlemiş, geçecek.
Lakin su bulamadı abdest tazeleyecek.
Asasını vurarak toprağın bir yerine,
Buyurdu: (Ey su, yerden, çık toprak üzerine!)
Gövde kalınlığında bir su çıktı o anda.
Yayılmaya başladı süratle o alanda.
Lakin bağırdılar ki suyu görüp kadınlar:
(Bu su da nerden çıktı, ekinler gördü zarar.)
O zaman buyurdu ki akan suya bakarak:
(Ey su, şöyle sessizce ve belli belirsiz ak!)
O andan itibaren, su aktı gayet sessiz.
Çıktığı ve aktığı oldu belli belirsiz.
O tarihte Bursa’da, bir çekirge afatı,
Oldu ki, harab etti bilcümle hububatı.
Bundan kurtulmak için, uğraşıldı bir nice.
Lakin alınamadı yine de bir netice.
Âlim ve velilere dahi haber verdiler.
Ki, bunun çaresini söylesinler bilenler.
Ali Semerkandi’ye dahi geldi birisi.
Sordu ki: (Bu afetin, nedir acep çaresi?)
O dahi asasıyla çıkardığı su var ya,
Ondan bir miktar verip, irsal etti Bursa'ya.
Buyurdu: (Haşeratın olduğu yere, biraz,
Bu sudan serpilirse, onlardan eser kalmaz.)
Hakikaten o sudan, o yerlere serptiler.
Çekirgeler, bir anda, orayı terk ettiler.
Padişah çok sevindi duyup bu hadiseyi,
Bursa’ya davet etti, Ali Semerkandi’yi.
Gelince, karşıladı kendisi onu bizzat.
Saygı, hürmet gösterip, eyledi çok iltifat.
O, müsade isteyip, dönecek idi ki tam,
Bursa’da kalmasını etti ondan istirham.
Lakin o istemedi Sultan’ın teklifini.
Arz etti ki, bu babta mazur görsün kendini.
Padişah makul görüp, dedi ki: (Öyle ise,
Varsa bir isteğiniz, söyleyin onu bize.)
Buyurdu ki: (Fakirdir Çamlıdere insanı.
O yöre halkı için, bahşedin bu ihsanı.
Mesela, askerlikten tutulsun onlar muaf.
Ve toprak kirasından, olsunlar cümlesi af.)
Padişah, bu talebi severek kabul edip,
Bu hususta bir ferman yazdırdı emir verip.
Bindörtyüz elliyedi yılında bu büyük zat,
Yine Çamlıdere’de eyledi Hakka vuslat.
Türbesi, kabristanın tam orta yerindedir.
Ziyaret edenlere, halen de feyiz verir.