Aldanıp, tapınınca buzağı heykeline,
Harun aleyhisselam, üzüldü buna gayet.
Bundan vazgeçirmeye eyledi sa’y-ü gayret.
Buyurdu ki: (Ey kavmim, siz aldanıyorsunuz.
Hidayetten ayrılıp, şirke sapıyorsunuz.
Şüphe yok ki, Rabbiniz Hak teâlâdır elbet.
Allah’ı mabud bilip, Ona edin ibadet.
Siz bana tabi olup, sebat edin bu dinde.
Başka bir ilah yoktur Allah'ın haricinde.)
İsrail oğulları onu dinlemediler.
Ve hatta karşı gelip, ona şöyle dediler:
(Musa gittiği yerden gelinceye kadar, biz,
Bu heykele tapmaktan hiç vazgeçmiyeceğiz.)
Harun Nebi, onlara ettiyse de nasihat,
Lakin küfürlerinde ettiler yine inat.
Dediler ki: (Ey Harun, sen kendine bak asıl.
Ne kadar söylesen de, inanmayız velhasıl.)
Musa Peygamber ise, Tur dağından dönünce,
Çok üzüldü, kavminin bu halini görünce.
Tevrat levhalarını, o gadapla elinden,
Bırakıp, kardeşinin yanına geldi hemen.
Gadabından, saçını tutup çekti kendine.
Buyurdu: (Ey kardeşim, bu kavmin halleri ne?
Görmedin mi onların şirke gittiklerini?
Niçin ikaz etmedin hemen kendilerini?
Ne için onlar ile mücadele etmedin?
Yoksa benim emrime, muhalefet mi ettin?)
O, özür dileyerek, dedi: (Ey biraderim!
Sen böyle sakalımı, saçımı çekme benim.
Onlarla mücadele edecektim ben, fakat,
Korktum ki parçalanıp, dağılır bu cemaat.
Men etmek gayesiyle, gücüm yettiği kadar,
Gayret ettim ve lakin bana inanmadılar.
Hatta öldürmek için, geldiler üzerime.
Beni azarlayıp da, düşmanı sevindirme.)
Musa Nebi dinleyip onun bu beyanını,
Anladı kardeşinin suçu olmadığını.
Dedi ki: (Ya ilahi, eyle bizi mağfiret.
Her ikimizi dahi rahmetine ithal et.)
Sonra kavmine dönüp, buyurdu ki: (Peki siz,
Niçin hakkı bırakıp, batıla yöneldiniz?)
Dediler: (Hilesine aldandık Samiri’nin.)
O zaman bir beddua eyledi onun için.
Allah, Musa Nebi'ye vahyetti ki sonra da:
(Harun’un ömrü bitti, bulunun filan dağda.)
Oğullarını alıp, o dağa yöneldiler.
Bir mağara görerek, içeriye girdiler.
Orada bir taht ile, bir yazı duruyordu.
(Bu, kime uygun ise, onundur) yazıyordu.
Harun aleyhisselam, çıkıp yattı o taht'a.
Buyurdu: (Benim için bu yapılmış adeta.)
İnip, oğullarına eyledikte vasiyet,
Girdi genç suretinde içeri melek-ül mevt.
Müsade isteyerek kabz eyledi ruhunu.
Musa Nebi, oraya defn etti o gün onu.