Âlim, ârif, veliy-yi kâmil olan Seyyid Abdülhakîm Arvâsî'nin büyük oğlu. Annesi büyük velî, kerâmetler sâhibi, Seyyid Fehîm-i Arvâsî hazretlerinin büyük oğlu M.Reşid Arvâsî'nin kızı Âişe Hanımdır. 1896 (H.1314) yılında Van'ın Başkale kazâsında doğdu. 1967 (H.1387) yılında vefât etti.
Küçük yaştan îtibâren fazîletli babalarından ve amcası Seyyid Tâhâ Efendiden ilim tahsîline başladı. Medrese tahsîlini bitirdikten sonra yine babasından zâhirî ilimlerin inceliklerini alarak icâzetle şereflendi. Yüksek teveccühlerine ve himmetlerine mazhar olarak evliyâlık yolunda kemâl mertebelere ulaştı.
Evliya-yı kiramdan, Hamid-i Tavil vardı.
Kendi namazgahında bir gün namaz kılardı.
O sırada evinde, yangın çıktı aniden.
Komşular koşuşturup, söndürdüler acilen.
Sonra da, hayret ile gördü ki o cemaat,
Huşuyla namaz kılar içerde bu veli zat.
Dediler: (Olmadı mı yangından haberiniz?)
Buyurdu: (Ne yangını, siz neler söylersiniz.
Ben namaz kılıyordum az önce ey komşular!
Namazda bir şey duymam, selam verene kadar.)
Evet, Allah dostları, namaza durduğunda,
Hemen kendilerinden geçerler bu durumda.
Nitekim bir sahabi, nakleder ki şöylece:
(Ben namaz kılıyordum, o Server’le bir gece.
Ses gelirdi mübarek göğsünden o esnada.
Sanki su kaynıyordu fokur fokur kazanda.)
Hazret-i Ali dahi namaza durduğu an.
Hiçbir şeyden haberi olmuyordu o zaman.
Nitekim bir savaşta, ayağının birine,
Bir ok gelip, şiddetle saplandı kemiğine.
Bir türlü çıkmayınca o kemiğin içinden,
Bazıları dedi ki: (Cerrah anlar bu işten.)
Nihayet cerrah gelip, görür görmez bu hali,
Dedi: (Bayıltmam lazım sizi hemen ya Ali!
Zira çok fazla girmiş bu ok kemiğinize.
Bayıltmadan çekersem, çok elem verir size.)
Buyurdu: (Bayıltmana, şu an hiç lüzum yoktur.
Bir miktar bekleyiniz, şimdi ezan okunur.
Namaza duracağım zira vakit olunca.
Çekip çıkarırsınız ben namaza durunca.)
Sonra ezan okundu fazla vakit geçmeden.
Hazret-i Ali kalkıp, namaza durdu hemen.
Cerrah ise, almıştı zaten talimatını.
Neşterle yardı hemen mübarek ayağını.
Oku, kemik içinden, çekip çıkardı hemen.
Ve sardı yarasını, henüz selam vermeden.
O, namazı bitirip, sual etti cerraha:
(Ne oldu, yoksa oku çıkarmadın mı daha?)
Cerrah arz eyledi ki: (Çıkarıldı efendim.)
Buyurdu: (Zerre kadar, bir acı hissetmedim.)
Yine bir müslüman da, bir harpte düştü esir.
Namaz vakti geçince, oldu çok müteessir.
Nöbetçiye dedi ki: (Her bir namazım için,
Bir altın vereceğim, verirsen eğer izin.)
O izin verdiyse de, arttırdı ücreti hep.
Öyle ki, bir namaza, on altın etti talep.
Sonunda insaf edip, değişti kalbi birden.
Şehadeti getirip, müslüman oldu hemen.