Sultan IV. Murad Han zamanında, adamın birisinin eşeği yolda çamura batmış. Oldukça sulak olan araziden eşeğini bir türlü çıkaramayan gariban köylü, öfkeyle hem eşeğe hem Padişaha sövmeye başlamış. Tam o sırada tesadüfen ordan geçmekte olan Padişah, köylünün söylediklerini duymuş. Maiyetindekiler hemen, Padişaha küfreden kişinin kellesinin vurulması gerektiğini söyleseler de Padişah onlara kulak asmamış, içinden; “Ne ister ki benden? Ben mi batırdım eşeğini çamura? Hele bir soralım” demiş.Köylüyü getirmişler padişahın huzuruna, demişler: “Anlat bakalım, nedir bu celalli halin? Ne diye küfredersin kudretli Hükümdara?”. Köylü korkmuş, sıkılmış, kapanmış Padişahın eteğine, af dilemiş çaresizce. Görenler iç geçirmişler haline, demişler:“Yakındır kellesine veda etmeye”. Ama öyle olmamış, Padişah, bekledikleri gibi vurun dememiş kellesini, üstelik affetmiş bu gariban köylüyü. Şaşırmışlar görenler. Nasıl oldu da affetti diye meraklanmışlar. Önce sormuşlar köylüye: “Niye küfür ediyordun Padişaha?”“Çok sinirliydim demiş gariban köylü. O anda kendime yakışanı yapıyordum.”“Peki demişler nasıl olduda affetti Padişah seni?”“O 'da aynısını yaptı” demiş köylü.“Yani?”“Yani O da kendisine yakışanı yaptı... “