ARA
OSMANLI HİKAYELERİ
 Osmanlı Padişahı I. Mahmud Han üzgündü:-Belgrad’ın anahtarı ceddimiz Kanuni hazretlerine bir Cuma ve Kadir gecesi teslim edilmiş...Şeyhülislam doğruladı:-Beli Sultanım!.. 26 Ramazan 1521 gecesi, hem Kadir, hem de Cumaya rastlamış. İki asır boyunca Müslümanca yaşayan Belgrad, ne yazık ki 20 yıldır Avusturya’ nın işgalindeydi. Buna en çok Osmanlı Padişahı üzülüyordu. Şeyhülislam Mehmed Efendi ilave etti:-Yüzlerce Camiyi kilise yapmışlar Devletlim. -Bizi kahreden de bu ya!-Vezirleriniz, Paşalarınız, Akıncı beyleriniz ellerinden geleni esirgemezler.-Biliriz Hocam biliriz!.. Velâkin elde geleni her kişi yapar.. Elden gelenden fazlasını ise ancak er kişi yapar. İşte o erler bize lazım. Cümle Paşalarım, Beylerim, Vezirlerim, Mücahid Gazilerdir. Lâkin şu Belgrad kalesinde niçin hâlâ ezan okunmaz? Çan sesleri niye susmaz?-Sabır dinin yarısıdır Sultanım.-Öbür yarısı da gayrettir, çalışmaktır. Daha doğrusu ihlasla çalışmak, sonra neticeye sabretmektir. -Beli Devletlim...Padişah biraz sakinleşti:-Şu Nemçe (Avusturya) kafiri yalnız olsa, gene de kolay...Moskof’la ittifak etmiş... Sonra Şeyhülislama döndü:-Hoca Efendi...Önümüzdeki mübarek Ramazan günlerinde, hep birlikte dua edelim. Bütün Cami, Mescid ve Bîmarhanelerde dua edilsin. Umulur ki, o dualar hürmetine Cenâbı Hak bu yıl zafer nasip ede...-Başım üstüne Sultanım!..-Çifte kafirle yaptığımız cidalde Müslüman kullarını İnşaallah mahzun ve mahcup eylemez...-İnşaallah Hünkarım ................................................Avusturya ve Rusya 1726 yılında anlaşmışlardı. Önce Leh (Polonya), sonra Osmanlı topraklarını paylaşacaklardı. Ruslar derhal 3 koldan Osmanlı hudutlarını aştılar. Harp ilanına bile lüzum görmediler. Kendilerine ve dostlarına çok güveniyorlardı. Orkapı boğazını geçerek Kırım’a girdiler. Büyük vahşet ve zulüm yaptılar. Kundaktaki bebeklere bile kezzap dökerek yaktılar. 100.000 kişilik bu Rus ordusunun kumandanı, Avusturyalı dostları Feldmareşal Münih idi. Bilhassa Bahçesaray ve Azak’ta hainlik ettiler...Osmanlı Hükûmeti, Rusları durduramayan acz içindeki Kırım Hanını değiştirdi ve Fetih Giray’ı Han yaptı. O da, o yıl içinde azgın Rusları taa Ukrayna’ya kadar sürdü, attı. Üstelik binlerce esirle döndü.Bu hale düşen Rusya, müttefiki Avusturya’dan yardım diledi. Fakat Avusturya harbe hazır değildi. Zaman kazanması gerekliydi. Kont Talmann’ı “Fevkalade Elçi” olarak İstanbul’a yolladı. Bu olağanüstü elçinin görevi, Osmanlıları oyalamaktı. Avusturya harp hazırlıklarını bitirene kadar çalışmalıydı.Talmann, Sadrazam’a şunları teklif etti:-Devletlû Vezir Hazretleri!.. Şayet Moskof harplerine son vermek dilerseniz, devletim ve bendeleri emrinizdeyiz..-Ne istersiniz?-Devlet-i Aliyye ile Ruslar arasında aracılık yapabiliriz!...-Bilmez misin ki, Kırım Hanı Rusları sürüp atmıştır...-Yeniden saldırmaya hazırlık ederler Devletlû...Sadrazam da aslında sulh istiyordu. Bu sebeple sordu:-Moskofların sizi dinleyecekleri ne malum?-Aramızda anlaşma mevcuttur. Dostlarımızdır.Sadrazam güldü:-Öyleyse söyleyin dostlarınıza, sulh talep etsinler!...Talmann ellerini oğuşturdu:-Takdir edersiniz ki, bu hususta anlaşmak icap eder. Anlaşmak için ise, müzakere şarttır.-Yani pazarlık edeceksiniz!..-Devletlû Vezir!... İki tarafında bir şeyler istemesi tabii değil midir?Sadrazam alay etti:-İki değil üç..-Üçüncü tarafı anlayamadım!-Siz kendinizi taraf saymıyor musunuz? Nemçe bir şeyler istemez mi? Bu mümkün müdür?Elçi sırıttı...Fakat devletinin istediği zamanı kazanmayı başarmıştı bile. Uzun süren pazarlılar sonunda Avusturya muradına erdi. Harp hazırlıkları tamamlandı. Ve tıpkı dostları gibi onlar da üç koldan topraklarımıza saldırdı. 12 Temmuz 1737...Konuşmalarla oyalanan, tedbir almayan Sadrazam değiştirildi. Talmann’a aldanan Sadaret kaymakamı idam edildi.Yeni Sadrazam, Yeğen Mehmed Paşa çok gayretliydi. Vakit geçirmeden Avusturya içlerine daldı. İlk hamlede Osmanlı ordusu, Orsova kalesini aldı. 15 Ağustos 1738... Bu kale düşman için önemliydi. Çünkü ellerinde bulunan Temeşvar da tehlikeye giriyordu. İkinci koldan Vezir Abdipaşazade Belgrad’a yaklaştı. Nemçeliler telaşlandı. O telaşla büyük bir yenilgiye uğradılar.Üçüncü kolda Hekimoğlu Ali Paşa çarpışıyordu. Bu gün görmüş Gazi, dünyanın kaç bucak olduğunu cümle kafirlere gösterdi.Belgrad, “Beyaz Şehir” manasına gelir. Osmanlı Mücahidleri de atalarına yakışır şekilde üç koldan bu “Akşehir”e yaklaşıyorlardı.Avusturyalı Mareşaller, telaş içindeydiler. Rus dostlarından yardım gelemezdi. Çünkü onlar, kendilerinden bin beterdi. Ama unutulan bir yardımcı imdada yetişti. “General Kış” Nemçelileri kurtardı. Fırtına, yağmur ve kar yüzünden harp etmek imkansız hale gelmişti. Mücahidler bahara kadar sabretmek zorundaydılar.O kış İstanbul’a da lapa lapa kar yağdı. Bu karlı günlerin birinde Sultan Mahmud Han, Şeyhülislam Dürrîzade Mehmed Efendinin tavsiyelerine uyarak, harplerde gösterdiği kahramanlığı ile asker arasında sevilen Vidin Seraskeri Hacı Mehmed İvaz Paşa’yı Sadrazamlığa getirdi ve Avusturya ile yapılmakta olan harbe Serdar tayin etti. Yeni Sadrazam, bahar ayları başlayınca harekete geçti ve Belgrad yakınlarına geldi. Belgrad yakınlarına geldi. 22 Temmuz 1739’da buraya yakın Hisarcık mevkiinde Avusturya ordusu ile karşılaştılar. 100.000 kişilik düşman ordusunun başında Mareşal Wallis bulunuyordu. Akşama kadar devam eden muharebe sonunda, kafir sürüsünün yarısından fazlası yerlerde yatıyordu. Çoğu ölmüş, bir kısmı da yaralıydı. Geri kalanlar da kaçmak için geceyi dört gözle beklediler. Osmanlı ordusu Belgrad’ı çepeçevre kuşattı. Mareşal Wallis’in bile kaçmakta olduğunu öğrenen kale kumandanı şaşırmıştı. Kralına özel ulak yolladı. Çabucak geri dönen ulak şunları söylüyordu:-Kral kendi tacını düşünüyor Generalim!-Yoksa Türkler Üçüncü Viyana kuşatmasına mı başlamışlar?-Hayır General. yalnız başkentte halk, gösteriler yapmaya başlamış. Krala bile sövüp sayıyorlarmış.-Ne diyorlarmış?-Akılsızca Osmanlı ile harp ediyorsunuz. Rusların yalan ve hilelerine kandınız. Belgrad’ı bırakın, Viyana’yı koruyun...diyorlarmış.Avusturya kralı gerçekten bunalmıştı. Avrupa’dan yardım istedi. Osmanlı ile sulh yapabilmek için her şeye razıydı. Durumu öğrenen Fransız elçisi Vilneuve, Padişahtan randevu aldı. Ancak kurnaz elçi şunları arzetti:-Cihan Sultanı müsaade buyururlarsa sulh gerçekleşebilir. Hem Avusturya hem de Rusya ile Antlaşma imza edebiliriz.Sultan I. Mahmud bunu kabul etti. Çünkü sulhe ihtiyaç vardı. Dört tarafı Osmanlı askeri tarafından kuşatılmış Belgrad’da sulh müzakereleri başladı. Osmanlı heyetinde; Ordu Kadısı Esad Efendi, Reisülküttab (Dışişleri Bakanı) Amirzade Hacı Mehmed Efendi ve Sadaret Mektupçusu Mehmed Ragıp Paşa vardı. Avusturya heyetinin başında, General Nieppeg, Rus heyetinin başında ise Kont Cagnonov vardı. Fransız Büyükelçisi Villneuve de, müzakerelerde bulunuyordu.Önce çarpışmalar durduruldu. Sonra da, Veziriazam ve Serdar-ı Ekrem Hacı İvaz Paşa, emirlerini dikte ettirdi:-İki kafir devletle savaşan Osmanlılar dünyanın Birinci devleti olarak zikredile.-Belgrad, Semendire, Böğürdelen, Orsova ve çevreleri, Osmanlı Devletine verile..-Osmanlı-Avusturya hududu, eskisi gibi Tuna ve Sava nehirleri ola...-Moskof krallarına takılan Çar sıfatı kabul edilmeye...Sadece elçileri emsalleri gibi kabul edile...-Azak kalesi yıktırıla...Karadenize Rus tekneleri çıkmaya...Vesselam...18 Eylül 1739...Abdipaşazade Ali Paşa, “Sipahsalar” ünvanıyla Belgrad iç kalesine girdi. Önce Besmele, sonra da Osmanlı sancaklarını çekti.Sultan I. Mahmud Hanın duaları kabul edilmişti. Çünkü Belgrad’da da artık Ezan-ı Muhammedî okunuyordu.
Tüm İçerikler