İsmail Hami Danişmend’in İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi kitabında yer alan bir pasajda: “Protestanlığın kurucusu Martin Luther, Osmanlıları, Allah tarafından Avrupa’nın cezasını vermek üzere gönderilmiş bir kuvvet saymış ve hatta Osmanlı’ya mukavemetin küfür olduğu nu bile ilan etmiştir. Bu vaziyeti büyük bir alâka ile takip eden Kanuni’nin, sıksık Luther’in sıhhat ve muvaffakiyet derecesi hakkında malumat aldırdığı biliniyor. Bunun yanı sıra, Kanuni’ den arpalık alan ve gizli din taşıyan bir Meşihat-ı İslamiyye vazifelisi olduğu da söylenir.” Hammer’in, Viyana müzesinde saklanan el yazıları arasında; “Luther’in, Muhteşem Süleyman tarafından yetiştirildiği, Kur’ân-ı Kerimi tercümeye giriştiği, ancak çevrenin baskısı altında bundan vazgeçtiği” şeklinde notlar vardır.Osmanlı Develti adına casusluk yapan ve Papa’ya ait en gizli bilgileri İstanbul’a başarı ile ulaştıran papaz Giovanni Paola’nın 1691 yılında Paris’te basılan mektuplarında, Osmanlı Devleti’nin papaz kılığında bazı kimseleri Avrupa’da ajan olarak kullandığı belirtiliyor. Martin Luther’in hayatı ise, onun bu kişilerden biri olduğu hakkındaki şüpheleri kuvvetlendiriyor:Martin Luther, papaz okuluna girinceye kadar gayet fakir bir ailenin çocuğu idi ve geçimini temin etmek için bir gümüş madeninde çok az bir ücretle işçi olarak çalışıyordu. Fakat okulu bitirip papaz olduktan sonra, Almanya’nın Erfurt üniversitesinde bir Kur’ân-ı Kerim meâli bulunduğunu öğrendi. Hemen bunu elde edip okumayı düşündü, fakat çalıştığı kilisenin baş papazı çok disiplinli olduğu için bundan vazgeçti. İşte bu sıralarda Osmanlı casusu olan Papazlarla irtibata geçti ve İstanbul ile haberleşmeye başladı. Bu andan itibaren birden zenginleşiverdi ve çalıştığı madenin sahibi oldu. Nereden, nasıl belli değil. Aslında belli, İstanbul’dan gönderilen altınlarla. Bundan sonra Osmanlı Padişahından aldığı cesaretle ve İslam dininin esaslarını öğrendikten sonra, Papazların günahkarları af yetkisini şiddetle tenkid etti ve Allah ile kul arasına kimsenin giremeyeceğini ilan etti. Kilisenin bir çok batıl âdetlerini de kaldırılmasını söyleyerek Papa ile sert bir mücadeleye girişti. Belli ki, arkasında Osmanlı Devleti olmasaydı ve İslam dinine yakınlık duymasaydı, o devirde kimsenin cesaret edemeye ceği bu işlere girişemezdi. Netice olarak, Kannuni Sultan Süleyman Han, Hristiyanlığı parçalamak için giriştiği teşebbüsünde başarılı olmuş, Protestanlık mezhebini bizzat kurdurarak Avrupa’yı ikiye bölmüştür. 710. FATİH'İN İSTANBUL KUŞATMASI ÖNCESİ ASKERLERİNE HİTABEN YAPTIĞI KONUŞMA Elimizde bulunan bu devlet, ecdadımızın nice cihad ve emekleri ile kazanılmış ve bize miras kalmıştır. Bu uğurda pek çok yiğitler ebedi aleme göçtü; fakat onların kahramanlık hatıraları içimizde yaşamaktadır. Kalpleri yüce hislerle dolu atalarımız, en büyük tehlikelere göğüs gererek, büyük işler gördüler. Bütün bu fetihlerin kolayca olmadığını ve zahmetsiz devlet elde edilmediğini bilirsiniz. Bu uğurda nice kanlar döküldü; yaralar açıldı. Nice dul ve yetimlerin gözyaşları aktı. Nice engin dereler, çoşkun ırmaklar, sarp dağlar ve boğazlar aşıldı. Nice geceler uykusuz, gündüzler istirahatsiz geçti. İşte ecdadımız, bu müthiş zorluklara katlandı. Düşman karşısında, bazen yenildikleri oldu. Fakat hiçbir zaman istikbalden ümit kesmediler ve galip gelinceye kadar uğraştılar. Daima cihad yolunda kaldılar. Felaket zaman larında kederlenmez ve zafer anlarında da aşırı sevince kapılmazlardı. Bu sayede şanlı bir devlet kurdular; cihana, hamiyet ve adaletin örneğini verdiler. Bize de her yönü ile mükemmel bir devlet bıraktılar. Şimdi bize düşen vazife, atalarımıza hayırlı halef olduğumuzu meydana koyarak, ruhlarını şad etmektir. Hepiniz biliyorsunuz ki; İstanbul, memleketimizin ortasında eşsiz bir beldedir. Bizans, uzun müddet bizlerle savaşarak zayıflamış ve nüfusu azalmıştır. Bizans'ın bize verdiği zararları, çıkardığı zorlukları ve çevirdiği dolapları bilirsiniz. Dedem Bayezıd'a karşı Fransız, Cermen, Macar ve Ulah krallarını kışkırtmadı mı? Askerlerini Tuna'dan gemilerle geçirip devletimizi yıkmak, bizi Rumeli'den ve hatta Anadolu'dan çıkarmak istemedi mi? Bereket versin dedem onları, Allah'ın yardımı ve izni ile, Tuna'nın dalgalarına dökerek devletimizi kurtardı. Daha dün, babam Hakana karşı yaptığı hilelere hala devam etmekte ve fırsat kollamaktadır. Bu şehir fethedilmedikçe Bizans'ın fesadı ve bize karşı çıkaracağı tehlikeler devam edecektir. Zira memleketimizi ortadan parçalayan bu şehir Rumların elinde kaldıkça, devletimizin güvenliği daima tehlikede olacaktır.