Osmanlı’nın şanını, sadece harp meydanlarında değil, diğer sahalarda da yücelten lerden biri de cihan pehlivanı Filiz Nurullah idi. Avrupalıların “fevkalbeşer” insanüstü dedikleri bu koca adam, daima geçim sıkıntısı çekiyordu. Çünkü çıktığı minderlerde hiçbir güreşçi onu mağlup edemiyor, bu yüzden kimse de onunla güreşmek istemiyordu. Güreş yapamayın ca da parasız kalıyordu.1894’de Koca Yusuf ile birlikte gittikleri Paris’te önüne gelen bütün güreşçileri en çok on dakika içinde yenerek büyük bir nam kazandı. Bu yüzden güreş organizatörleri onu başka güreşlere sokmadılar.İvan adında bir Rus güreş organizatörü, onu Rusya’ya götürdüğü takdirde ilgi toplayıp büyük paralar kazanacağını düşündü ve İstanbul’a geldi. Filiz Nurulah’ı buldu ve ona Rusya’da güreşler yapmasını teklif etti. Ayrıca, hiçbir Türk güreşçisinin Rusya’ya gitmeyeceğini zannederek, onu teşvik için dedi ki: Türk pehlivanları her nedense Rusya’ya gelmeye korkuyorlar. Herhalde orada çok iri ve kuvvetli güreşçilerin bulunduğunu bildikleri ve onlara yenileceklerinden korktukları için gelemiyorlar. Filiz Nurullah, onun bu sözlerine sinirlendi ve:-Tehey be! Yusuf Ağa geçen sene Moskofun en iri pehlivanlarını Frengistanda bir elde yendi be. Onları çoban çamaşırı gibi hepten büküverdi be! İvan sinsi sinsi sırıttı:-Bizim iri pehlivanlarımız başka memleketlere gidemezler. Asıl pehlivanlar Rusya dadır.-A be neden başka memeketlere gidemezlermiş be?-Çar hazretleri bırakmazlar...-Bre o da kimmiş be?-Çar bizim padişahımızdır. O ne derse olur!-Tehey be! Moskof’dan padişah olur muymuş be?Bu sözler Filiz Nurullah’ın nasıl bir millî ruha, inanç ve imana sahip olduğunu göster mektedir. Padişahın mukaddes bir varlık olduğuna ve dünyada ondan daha büyük kimse bulunamayacağına iman etmişti.Rus’un ısrarları sonunda Moskova’ya da gitti ve orada en meşhur Rus güreşçilerini birer birer tuş ederek İstanbul’a döndü.