Sene 1782; I. Abdülhamid devri. İstanbul’dan Manisa taraflarına, saray hizmetlerin de çalıştırılmak üzere zeki, eli yatkın kızlar bulmak için, saray kalfası bir hanım gelir. Kırkağaç’a da uğrar. Buraya geldiğinde, küçük Emine’yi görür ve dikkatini çeker. Anne ve babasına, eğer müsaade ederlerse onu saraya götürmek istediğini ve en iyi şekilde yetiştireceklerini söyler. Onlar da, kızlarının iyi bir geleceğe sahip olacağını düşünerek buna rıza gösterirler. Emine, saray adamları ve görevli hanımla birlikte saraya gelir. Topkapı sarayında hizmete başlar. Zekası, çalışkanlığı ve ciddiyetiyle herkesin takdirini toplayarak, kısa zamanda yükselir. Bu sırada Kırım’dan gelen bir elçilik heyeti, Padişah tarafından saraya kabul edilir. Kırım ile olan ilişkilerin daha da iyileştirilmesi için bir çok hediyelerle birlikte Kırım Hanına, sarayında hizmet etmesi için bu kabiliyetli Emine de gönderilir. Kırım Hanı Kerim Giray, bu hediyeyi çok beğenir ve kendisine nikahlar. Emine halinden memnundur. Devlet işlerinde de eşi Kerim Giray’a yardımcı olmaya başlar. Han eşi olduğu için adı Emine Bânû olur. Rus tahtında oturan II. Katherina ise ahlak bakımından çok aşağıdır. Kırım’a göz dik miştir, ama ordularının gücü orasını almaya yetmeyecektir. Bu yüzden Mirza denilen Kırım beyleri arasına, para ile nifak sokmaya çalışır. Bunda da başarılı olur, Kırım’da iç karışıklık başlar. Bundan istifade eden Ruslar, büyük bir ordu ile Kırım’a girerler. Kerim Giray, toplaya bildiği bir ordu ile Ruslara karşı durmaya çalışır, ama bazı Kırım kabileleri düşman karşısın da firar ederler. Bu durumda Rus ordusuna karşı koyamayacağını anlayan Kırım Hanı, askerini kırdırmamak için kaçmaya karar verir. Fakat çok sevdiği hanımı Emine Bânû buna karşı çıkarak: “Ben bu canı vatanım için taşıyorum. Siz gitseniz de ben tek başıma karşı koyarım” diyerek yanına yirmi kadar gönüllü süvari alıp düşmana karşı durur. Süvarilerin kumandanı: “Efendim, bu yirmi kişi on bin kişilik Rus ordusuna karşı ne yapabilir ki?” deyice Emine Bânû “Ruslar gelinceye kadar bu civarda onlara yiyecek, su ve cephane bırakmayacağım. Onları yoklukla geberteceğim” diye cevap verir.Gerçekten de beş-altı gün sonra orada olacak olan Rus ordusu gelinceye kadar Acem kave civardaki elli kadar köyde, bütün erzak ve mühimmat depolarını yirmi serdengeçti ile imha eder. Emine Bânû, uyku ve istirahat nedir bilmez. Ruslar oraya geldiklerinde göklere kadar çıkan yangın alevleriyle karşılaşırlar. Emine Bânû, yanındaki yirmi aslan ile Rus ordusunu karşılar. Bu çelik yürekli hanım, Rusları ekin gibi biçer. Bir yandan da yeni yerleri yakar. Son yaktığı kalenin duvarından Rus lara mermi atarken, ayağının altındaki duvar yangın sebebiyle birdebire çöküverir. Bu dire nişten şaşkına dönen Rus kumandanı, duvar yıkılınca cesaretlenip askerini hücuma geçirir. Yıkık kaleye saldıran Ruslar, yarıdan çoğu yanmış bir hanım cesediyle karşılaşırlar. Bu hanı mın kim olduğunu sorduklarında yaşlı bir köylü ağlayarak, bunun kahraman Emine Bânû ol duğunu söyler.Bu direniş idare eden erkek kumandanı günlerce arayan Ruslar, kendilerine adım attır mayan bu kahramanın bir kadın olduğunu öğrenince kahrolurlar, kazandıkları zafere sevine mezler bile.