ARA
OSMANLI HİKAYELERİ
 1451 yılında Edirne’ye bahar erken gelmiştir. Sultan II. Murad Han, bir ikindi vakti Meriç Nehri’nin ortasındaki “Kirişçi” adasında tenezzühe (gezintiye) çıkar. Taze çimenler, kardelenler, bahar yağmurlarıyla yıkanmış toprak kokuları ve çağıldayan ırmağın huşû’ veren sesi... Yanında yalnız İshak Paşa vardır. Bir müddet etrafı seyreder ve Paşa’ya seslenir:— İshak! Tabiatın güzelliğine bak. İnsan burada kendini dünyadan ayrılmış gibi hissediyor. Doğrusu içimi şu tabiata karşı bir hasret ateşi kapladı.İshak Paşa:— Doğru dersiz Hünkârım. Ya şu Meriç!.. Ne kadar da asil akıyor, diye karşılık verdi. Daha doğru bir ifâdeyle, Paşa, Sultan’ın hâlet-i rûhiyesini iyi anlayamamıştı. Halbuki o, dünyadan uzaklaştığının ve Allah’a yaklaştığının farkındaydı. Ardından biraz gezinmek üzere yerinden kalktı. Paşa da arkasında idi. Ağır ağır ilerlediler. Adacağı sahile bağlayan köprünün başına geldiklerinde, suya bakarak dalıp gitmiş bir dervişe rastladılar. Sultan Murad’a dervişin bu hâli çok dokunmuştu. Bir müddet durup ounu seyretti. Sonra Paşa’ya dönüp tam bir şeyler söyleyecekken, dervişin derin dünyasından gelen mırıldanışını duydu. Kulak kesilip ne dediğini anlamak istiyordu. Biraz daha yaklaştılar. Derviş hayıflanarak tekrarlıyordu:—Hey Sultan Murad’ım! Vâ’den yakın geldi, duâ ve ilticâ zamanıdır. İshak Paşa, tam dervişin üzerine atılıp susturmak üzereydi ki, padişah bir işâretle onu men etti. Usulca yanından uzaklaştılar. Sultan, biraz ileride köprünün başına yaslanarak Meriç’in sularında öte âlemleri seyre daldı.Yarım saat tefekkürden sonra tekrar etrafına bakındı.Dervişi aradı.Ancak oralarda kimsecikler yoktu. Paşa’ya döndü ve:—Paşa şâhit ol! bütün günahlarıma tevbe ettim, dediSaraya döndüklerindeSultan Murad çok hafiflemiş; Paşa ise derin düşünceler altında sıkıntıya düşmüştü. Aradan bir kaç gün geçti. Padişah’ın neş’esi gittikçe azalıyordu; düşünceli ve bitkin görünüyordu. Bu hâl devlet ricâlini endişeye sevketmişti. Belki faydası olur diye İshak Paşa’nın bir şiir cemiyeti tertiplediler. Padişah bir müddet şiir dinlediyse de artık iyiden iyiye dalıyordu. Kimbilir hangi beyti dinlerken kendisine nüzul isabet etti ve bir daha düzelemedi. Bir ara hafifleyip şu sözleri mırıldandı:—Allah’a kavuşma zamanım geldi. Halil, işlere nezâret etsin. İshak, ona yardımcı olsun. Oğlum Mehmed’e (Fâtih) haber salınsın, saltanatı mübârek olsun, kalan işleri tamamlasın.Sultan bundan sonra yalnızca şehâdet getirdi ve gâyet sâkin bir şekilde 3 Şubat 1451 günü teslîm-i ruh eyledi. Allah Teâlâ ganî ganî rahmet eylesin
Tüm İçerikler