ARA
OSMANLI HİKAYELERİ
 Gerçekte korsan olarak vasılandırılması ve isimlendirilmesine rağmen Türk korsan sınıfı, âdi bir deniz haydudu sınıfı değildi. Bunlar, karadaki Akıncılar’ın denizdeki mukabiliydi ler, yani “Deniz akıncıları” idiler. Bunlar denizde düşman gemilerini tâkip eder, düşman ülkelerin sahillerini vurur, onların deniz kuvvetlerini tesirsiz hâle getirmeye çalışırlardı. Kendileriyle barış hâlinde bulunmayan hıristiyan devletlerin ekonomik ve moral bakımından sarsılmasını, bu devletler arasındaki deniz irtibatının kesilmesini hedef alırlardı. Bu sınıf içinde başta Barbaros olmak üzere Osmanlı denizciliğinin en büyük amiralleri yetişmiştir ki, bunlar 18. yüzyıla kadar Türk denizcilik tarihinin en parlak sahifelerini yazmışlardır. Binaenaleyh, Türk korsanlarını âdi birer deniz hırsızı olarak değerlendirmek, hem tarihi vak’aları yanlış değerlen dirmeye yol açar, hem de müslüman Türklerin tarihi başarılarını büyük bir taassupla hâlâ hazmedemeyen hıristiyan Avrupalılara iştirak etmeye sebep olur. Hızır Reis, kardeşlerinin intikamını almak için korsanlarla mücadele etmeye başladı. Bir süre sonra, ağabeyi Oruç Reis’in esaretten kurtulduğunu, Tunus kıyılarına yakın Cerbe adasını üs yaptığını öğrendi. Bunun üzerine kendisi de Cerbe adasına geldi. Zamanla iki kardeş başarı üzerine başarı elde etmeye başladılar. Öyle ki karşılaşılan gemilerin çoğu, Barbaros’ların forsunu görünce, karşı koymaksızın teslim oluyorlardı. Zamanla Türkiye’den birçok namlı kaptan gelerek, Barbarosların hizmetine girdi. Barbaroslar, az zamanda Akdeniz’deki donanmaların en güçlülerinden birine sahip oldular. Armatörlükten korsanlığa geçen Barbaroslar’ın deniz kuvvetleri, birkaç yıl içinde dünyanın beşinci deniz gücüne ulaşmıştı. Kısa zamanda elde edilen bu netice, şaşılacak bir şeydi.İşlerini çok genişletmiş olan Barbaroslar, artık kesin bir şekilde Türkiye’nin resmî ve gayriresmî yardımına ihtiyaç duyuyorlardı. Bunun için Pîrî Reis’i, çok miktarda hediyelerle birlikte Yavuz Sultan Selim Han’a gönderdiler. Yavuz, Pîrî Reis’i bizzat kabul etti. iki elmaslı kılıcı Pîrî’ye teslim ederken: “Kılıçların birin Oruç lalam ve birin Hayreddin (Hızır) lalam kuşansınlar, gazâ eylesinler!” dedi ve 2 savaş gemisini yardım olarak Pîrî Reis’e teslim etti. Böylece ilk adım atılmış oldu. Bundan böyle anavatanın her türlü yardımı beklenebilirdi.Bu arada Barbaroslar, Kuzey Afrika’yı hıristiyanlara karşı savunmakla kalmıyor, Endülüs Müslümanları’nı İspanya’dan taşıyor, iskân ediyor, fakir halka yiyecek dağıtıyorlardı. Kuzey Afrika camilerinde Barbaros kardeşlere cuma hutbelerinden sonra dua ediliyordu. Bütün bu olaylar Barbaros kardeşleri İspanyollarla karşı karşıya getiriyordu. Ancak onlar İspanyollara üstünlük sağlayarak önce Cicelli’yi, ardından Becâye ve Cezâyir’i fethettiler. Bütün Cezayir’den gelen Arap kabile şeyhleri ve başkanları, Oruç Reis’e biat ettiler. ‘Sultan’ sanını takınan Oruç, kendini Cezâyir hükümdarı ilân etti. Ekim 1518’de Tlemsen şehrini İspanyollar’a karşı savunurken şehid edildi.
Tüm İçerikler