ARA
MEŞHURLARIN SON SÖZLERİ
 Fâtih Sultan Mehmed Hân zamanında, Anadolu’da yetişen âlimlerdendir. Muhammed Efendi’nin babası, Mahmûd Hüseynî’dir. Doğum târihi bilinmemektedir. Hacı Bayram-ı Velî hazretlerinin yüksek talebelerinden olup, çok zekî olduğu için, hocası tarafından Zeyrek lakabı verildi. Önce Bursa’da, Sultan Murâd Hân Gâzî Medresesi’nde müderrislik yaptı. İstanbul’un fethinden sonra, Sultan Fâtih’in yaptırmış olduğu Semâniyye medreselerinden birine tayin edildi. Bugün “Zeyrek” adı ile anılan semtte otururdu. VAKİTLERİNİ İYİ DEĞERLENDİRİRDİ
Aldığı günlük ücretin yirmi akçesini, kendi ihtiyâçlarına ayırır, geri kalanını hocası Hacı Bayram-ı Velî hazretlerinin tekkesindeki talebelerine gönderirdi. Medresede, talebelerine ders okuttuktan sonra, kalan vakitlerini ibâdetle ve Kur’ân-ı kerîm okumakla geçirirdi.
Talebelerine buyururdu ki:
“Ey oğlum! Şunu bil ki, eski sâlih kişiler açlık yoluyla dillerine hâkim olurlardı. Şimdi evliyâ olan fakirlerin elinde ve yolunda yetişmeyen kimseler, bu yolu da bir çıkmaza soktular. Ey evlâdım! Bu yolu ehlinden öğrenmelisin.”
“Beni kınayan bir kimse, benim tattığım zevki ve aşkı tatmış olsaydı, benimle birlikte âşık olurdu. Ne yazık ki, benim tattığımı tatmamıştır.”

EY İNSAN DİLİNİ TUT!
“Ey insan! Dilini tut ve ona kement vur. Seni sokmasın. Çünkü o bir yılandır. Kabir, kendi dillerinin kurbanlarıyla doludur. Bu kurbanlar öyle kimselerdi ki, babayiğitler bile kendileriyle karşılaşmaktan çekinirlerdi.”
Fâtih Sultan Mehmed Hân’ın huzûrunda, Molla Hüsrev’in hakemliği altında, Bursalı âlimlerden Hocazâde ile bir hafta süren ilmî münâzaradan sonra Bursa’ya gidip Muradiye’ye yerleşti. Ömrünün sonuna kadar Bursa’da kaldı. 912 (m. 1506) târihinde Bursa’da vefât etti. Kabri, Pınarbaşı mevkiindeki dergâhın yanındadır. 
Tüm İçerikler