Bündâr bin Hüseyin Şirâzî hazretleri, evliyânın büyüklerindendir. İran’ın Şiraz şehrindendir. Usûl ve akâid ilminde de âlim idi. Ebû Bekr Şiblî’nin sohbetlerinde bulunmuştur. Hakâik (hakîkatler), tasavvufî incelikler ilmi üzerinde çok meşhûr sözleri vardır. 964 (H.353) senesinde Errecan’da vefât etti. Cenâzesini Ebû Zerâ-i Taberî yıkadı... “AĞLAMANIN ÇEŞİTLERİ VARDIR!”
Bu mübarek zatın kıymetli sohbetleri vardır. Buyurdu ki:
“Ağlamanın çeşitleri vardır. Bâzı ağlamalar, önceden olmayan bir şeyin elde edilmesi sebebi ile sevinçtendir. Birisi de, eldeki bir şeyi kaybetme sebebi ile üzüntüdendir. Allahü teâlâ bir âyet-i kerîmede sevinçten ağlamak hakkında meâlen buyuruyor ki: (Peygambere indirileni [Kur’ân’ı] dinledikleri zaman, hakkı anladıklarından ötürü gözlerinin yaşla dolup boşandığını görürsün. Onlar şöyle derler: Ey Rabbimiz! Îmân ettik, şimdi bizi şehâdet getirenlerle berâber yaz.) [Mâide sûresi: 83] Allahü teâlâ bir âyet-i kerîmede üzüntü sebebiyle ağlamak hakkında meâlen buyuruyor ki:
(Bir de o kimselere günah yoktur ki, kendilerini bindirip savaşa gönderesin diye sana geldiklerinde, onlara: ‘Sizi bindirecek bir hayvan bulamıyorum’ demiştin. Bu uğurda sarf edecekleri şeyi bulamadıklarından dolayı kederlerinden gözleri yaş döke döke döndüler.) [Tevbe sûresi: 92]”
“Bid’at ehlinin sohbetlerinde bulunmak, Allahü teâlâdan uzaklaşmaya sebeb olur.”
“Dostlarına, nereye gittiklerini ve ne iş yaptıklarını suâl etmek edebe aykırıdır.”
“Dünyâ sevgisi bir kalbe girdiği zaman, o kalbi Allahü teâlâya ibâdet etmekten alıkoyar.”
“HASÎHAT, AKILLI İÇİNDİR!”
Bündâr bin Hüseyin hazretlerine, tasavvuf ehli ile zâhirî ilimlerdeki âlim arasındaki fark sorulduğunda, şu cevâbı verdi:
“Sûfî, Allahü teâlâ tarafından nefsi temiz kılınmış ve seçilmiş bir kimsedir. Fakat zâhirî ilimlerdeki âlim, bunları elde etmeye çalışan, Rabbinin emirlerini bilen ve kendini haramlardan koruyandır.”
Bündâr bin Hüseyin hazretleri, vefatına yakın şu şiiri söyledi:
“Zamânın belâ ve musîbetleri, beni terbiye etmiştir.
Nasîhat, ancak akıllı olan içindir.
Ben acıyı, tatlıyı, hepsini tattım.
Yiğidin hayâtı çilelidir.
Bütün çile ve nîmetlerden,
Olmuştur benim mutlaka nasîbim...”