Ebû Bekr es-Sekkâf, on dördüncü yüzyılın sonlarında ve on beşinci yüzyılın başlarında Yemen’in Hadramût bölgesinde yaşamış büyük velîlerdendir. İsmi Ebû Bekr bin Abdurrahmân’dır. “Es-Sekkâf” lakabıyla meşhûr oldu. Terîm’de doğdu. 1427 (H.831) senesinde aynı yerde vefât etti BABASININ DİZİ DİBİNDE...
İlim ve güzel ahlâk sâhibi asîl bir âileye mensûb olan Ebû Bekr es-Sekkâf, küçük yaşından îtibâren ilim öğrenmeye başladı. Çocukluğunda babasının ders meclisinde bulunup küçük yaşta Kur’ân-ı kerîmi ezberledi. Babasının huzûrunda kalıp tasavvuf ilmini öğrendi. Tasavvuf yolunda ilerleyip mânevî derecelere kavuştu. Zâhirî ilimlerde ve tasavvufta yüksek derecelere ulaştıktan sonra babası ona icâzet, diploma verdi ve insanlara Allahü teâlânın emir ve yasaklarını anlatmak husûsunda hırka giydirdi...
Babasının sağlığında iken insanların müşkil meselelerine cevap veren Ebû Bekr es-Sekkâf, insanlara vaaz ve nasîhat ederek onların dünyâ ve âhirette saâdete kavuşmalarına gayret etti. Babası onun hakkında; “Allahü teâlâ ihtiyarlığımızda Ebû Bekr ile bize fayda verdi. Çocuklarımızın terbiye ve yetiştirilmesinde bize yardımcı oldu” buyurarak oğlunun üstünlüğüne işâret etti...
Pekçok kerâmetleri görülmüş olan Ebû Bekr es-Sekkâf, talebelerine çölde acıktıkları zaman, henüz fırından çıkmış sıcak ekmek ikrâm ederdi...
Bâzı kimseler, ziyâret maksadıyla Terîm’e geldiler. Canları kavrulmuş buğday ve et istedi. Ebû Bekr es-Sekkâf’ın huzûruna çıktılar. Ebû Bekr es-Sekkâf, Allahü teâlânın bildirmesiyle onların kalplerinden geçenleri anlayıp, canlarının istediği yiyecekleri getirip ikrâm etti. O kimseler onun büyüklüğünü kabûl ettiler ve duâsını alıp, oradan ayrıldılar.
BEDBAHT BİR ADAM!..
Bir gün hava kararıp, her taraftan şimşekler çaktı. Çok şiddetli yağmur yağmaya başladı. Herkes bütün vâdilerin su ile dolup aktığını zannetti. Ebû Bekr es-Sekkâf; “Falan vâdide hiç su akmıyor” buyurdu. Gidip baktılar, dediği gibi olduğunu gördüler.
Birisi, Ebû Bekr es-Sekkâf hakkında ileri geri konuştu. Es-Sekkâf; “Bu kişinin iki ay sonra gözleri görmez olur. Vefâtından sonra da evi zorla alınır” buyurdu. Orada bulunanlar târihi yazdılar. Dediği gibi, iki ay sonra o kişinin gözleri kör oldu ve evi, vefâtından sonra zorla alındı.