ARA
MEŞHURLARIN SON SÖZLERİ
 Hazret-i Ümm-i Habîbe, önce Resûlullah’ın halasının oğlu Ubeydullah bin Cahş ile evlendi. Kocasıyla İslâmiyeti kabul ederek ilk Müslümanlardan oldu. Mekke’deki müşriklerin, Müslümanlara eziyet ve zararları dayanılamayacak bir dereceye geldiğinde Habeşistan’a hicret etti. Kızı Habîbe, Habeşistan’da doğduğu için, kendisi de Ümmü Habîbe “Habîbe’nin Annesi” künyesiyle meşhur oldu. İmânının mükâfâtına kavuştu
Habeş Hükümdarı Necâşî, Hristiyan idi. Müslümânlara çeşitli şeyler sorup, aldığı olgun cevaplara hayrân kalarak îmân etti. Müslümânlara çok iyilikte bulundu. Îmânı zayıf olan Ubeydullah bin Cahş, mal ve mevki için nefsine aldanıp, dînini dünyâya değişti. Ümm-i Habîbe’yi de “radıyallahü anhâ” dinden çıkıp zengin olmağa cebr ve teşvîk etti ise de, mübarek kadın, Muhammed aleyhisselâmın dîninden çıkmayacağını söyleyince, onu boşadı. Sürünerek, sefâletten ölmesini bekliyordu. Fakat, kısa bir süre sonra kendi öldü... 
Resûlullah efendimiz, Ümm-i Habîbe’nin dîninin kuvvetini ve başına gelen çok acı hâli işitti. Necâşî’ye mektûb yazıp, (Oradaki Ümm-i Habîbe ile evleneceğim. Nikâhımı yap! Sonra, kendisini buraya gönder!) şeklinde talepte bulundu. Hükümdar Necâşî mektûba çok hürmet edip, oradaki Müslümânları sarâyına dâvet ederek, ziyâfet verdi. Hicretin yedinci senesinde nikâh yapılıp, hediyye ve ihsânlarda bulundu. Bu sûretle, Ümm-i Habîbe, îmânının mükâfâtına kavuştu. Bu nikâh, Ebû Süfyân’ın ileride Müslümân olmakla şereflenmesini hâzırlayan sebeplerden birisi oldu. Nitekim Mekke’nin fethinde o da iman etti...

“Senden af etmeni isterim”
Hazret-i Ümm-i Habîbe kardeşi Muâviye’nin “radıyallahü anhâ” hilâfeti zamânında hastalandı ve Hazreti Âişe’yi çağırtıp; “Benimle senin ve diğerlerinin aramızda münâsebetler vardı. Eğer her ne sûretle olursa olsun aramızda hatâen bir şey geçmiş ise senden af etmeni isterim. Af edip hayır duâ ile an ve benim için mağfiret taleb et” deyince, Hazreti Âişe bu söz üzerine duâ edip; “Sen beni memnûn etmişsin. Hak teâlâ da seni memnûn kılsın” buyurdu. 
Ümm-i Habîbe radıyallahü anhâ, Medîne-i münevverede 664 (H.44) senesinde, yetmiş üç yaşında vefât etti.
Tüm İçerikler