Abdullah bin Ebî Bekr-i Siddîk, Hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîk’ın oğludur. Babası Ebû Bekr-i Sıddîk’in davetiyle, küçük yaşta Müslüman oldu. Peygamber efendimiz ile babası Mekke’den Medîne’ye hicretlerinde, Sevr Mağarasına geldiklerinde, habercilik vazifesini yaptı... Zekî ve kabiliyetli bir genç olduğundan, babasının emir ve direktiflerini harfiyen yerine getirirdi. Gündüzleri Mekke’de Kureyşliler arasında bulunup, onların Peygamberimiz ve Hazreti Ebû Bekir hakkında söylediklerini, akşam vakti Sevr Mağarasına gelerek haber verirdi. Geceyi orada geçirip, tanyeri ağarmadan Mekke’ye dönerdi. Bu şanlı hizmeti, onun adını İslâm tarihine geçirdi. Cenaze namazını babası kıldırdı
Hazreti Abdullah bin Ebî Bekr-i Sıddîk; hicret-i Nebevî’den sonra, Mekke’den Medîne’ye geldi. Resûlullah ile hicretin 8. senesinde Mekke’nin fethinde bulundu. Atike binti Zeyd bin Amr ile evliydi. Mekke’nin fethinden sonra Huneyn Gazvesine katıldı. Huneyn’den kaçan Sakif ve Hevâzinlilerin toplanmalarına mâni olmak için, onların sığınıp, saklandıkları Tâif Kalesini muhâsara etti. Muhâsarada ok isâbet edip, yaralandı. Medîne’ye yaralı olarak döndü. Babasının hilafetinin başlangıcında, hicretin onbirinci yılının Şevval ayında; daha önce Taif’te aldığı yaranın iyileşmemesi sebebiyle vefat etti. Cenaze namazını bizzat babası Hazreti Ebu Bekir kıldırdı. Kabrine ise Hazreti Ömer, Talha ve kardeşi Abdurrahman (radıyallahü anhüm) indirdiler. Taif şehidlerinden sayılmaktadır...
Resûlullah için hazırlanan kefen!
Hazreti Abdullah bin Ebî Bekr-i Siddîk, Peygamber efendimiz için hazırlanan elbiseyi yedi altına satın almıştı. Sonra Resûlullahın tekfînine uygun görülmeyince, teberrüken kendine kefen için saklamıştı.
Rûhunu teslim edeceği sırada, “Bunda, hayır ve bereket olsa idi, Resûlullah efendimiz tekfîn olunurdu” deyip, kendisine bunu kefen yaptırmadı.
Vefat ederken son sözü; “Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyiniz. Onlar diridir. Rableri katında rızıklandırılırlar” âyet-i kerimesi oldu...