ARA
MEŞHURLARIN SON SÖZLERİ
Feridüddîn-i Attâr hazretleri, (Muhammed bin İbrâhîm) Sofiyye-i aliyyedendir. Nîşâbûr’da doğdu. 627 [m. 1230] senesinde Cengiz Han’ın askeri tarafından şehîd edildi. Babası attâr idi. Yani, ilaç, esans satardı... NASİHATLERİ ÇOK TESİRLİYDİ
Büyük velî Feridüddîn-i Attâr hazretleri (Mantık-ut-tayr) kitâbında, tesavvufu kuşların ağzından anlatmakdadır. Fârisî (Tezkiret-ül-Evliyâ) adlı eserinin bir kısmı İstanbul’da (Hakîkat Kitâbevi) tarafından (Akâid-i Nizâmiyye) içinde basılmıştır. 
Feridüddîn-i Attâr hazretlerinin nasîhatlerinde büyük bir tesir, ârifâne sözlerinde akılları hayrette bırakacak bir hâl vardı. Celâleddîn-i Rûmî gibi büyükler onun eserlerinin tesiri altında kalmışlardır. Yazdığı eserlerden Tezkiret-ül-Evliyâ hâriç, hepsi manzumdur...
Şeyh Feridüddîn-i Attâr hazretleri buyurdu ki: 
“Ey gâfil! Sen nefs sâhibisin. Bu dünyâda kendini hesâba çek. Kalbindeki pislikleri temizlemek için mücâhede et. Büyükleri de kendine kıyas etme. Zîrâ bir velî, zehir de yese o zehir bal olur.”
Bu mübarek zat, “İlahiname” isimli eserinde şöyle bir menkıbe nakleder:
Horasan valilerinden Ebü’l-Fazl Hasan, ölüm anı yaklaştığında biri dedi ki: 
“Ey şeriati mamur eyleyen yiğit! Can Yusuf’u kuyudan kurtulunca seni filân yere gömelim.”
Şeyh dedi ki: 
“Sakın ha! Orası ekâbire aittir. Biz kim oluyoruz ki, bizim gibi yüzlerce elsiz, ayaksız kim oluyor ki mezarının öyle bir yerde olmasını istesin?”
Bunun üzerine;
“Ey temiz gönüllü yiğit! Öyleyse seni nereye defnedelim, neresini istiyorsun?” dediler.

“ORADAKİLERİN HEPSİ GÜNAHKÂR”
Ebü’l-Fazl üzgün bir halde cevap verdi: 
“Mezarımı şu tepenin üstüne kazın. Orada bir hayli sarhoş var. Elinde hiçbir sevap olmayan bir hırsız da orada gömülü. Kötü kişilerin birçoğu orada. Oradakilerin hepsi günahkâr. Beni de onların yanına gömün. Başımı, onların ayağına koyun. Ben ancak onlara lâyığım, hakikatte onlardan pek farkım yok. Yerim bu günahkârların arasındadır. O kâmil kişilere karışmaya hakkım yok benim. Her ne kadar bu insanlar, pek karanlık olsa da Allah’ın rahmet nuruna onlar daha yakındır. Susuzluk, bir yerde son hadde vardı mı nihayet susuz, suya kavuşur. Âcizlik de nerede daha fazlaysa rahmet oraya daha fazla iner...”
Tüm İçerikler