Büyük âlim ve velî Buveytî, İmâm-ı Şâfiî hazretlerinin vefâtından sonra, onun yerine geçerek, birçok âlim yetiştirmiş ve devlet adamlarının da i’timâdını kazanmıştır. Ancak bu mübarek zatı çekemeyen hased eden kimseler, onu Irak’taki İbn-i Ebî Dâvûd’a mektûb yazıp şikâyet ettiler. İbn-i Ebî Dâvûd da Mısır Valisine mektûb yazıp, Buveytî’yi imtihan etmesini istedi. O da imtihan etti ve herhangi bir cevap yazmadı. Çünkü onun Buveytî hazretleri hakkındaki görüşü müsbetti. Mısır’dan Bağdâd’a götürüldü...
Bunun üzerine vali Buveytî’ye, “Benimle senin aranda bir şey mi oldu?” diye sordu. Buveytî: “Bana yüz bin kimse uyuyor” dedi. Başka bir cevap vermeden oradan ayrıldı. Bu sözüyle neyi kasdettiği anlaşılamadı. Bu şikâyetler çoğalınca, boynuna ve ayaklarına zincirler vurularak, Mısır’dan Bağdâd’a götürüldü.
Buveytî’ye bozuk inançlı Mu’tezilî kimselerin yaptıkları eza ve işkence, anlatılmak ve yazılmaktan çok uzaktı. Bütün gece sabaha kadar namaz kılan, her gece Kur’ân-ı kerîmi hatmeden Buveytî zincirlerle ellerinden, ayaklarından ve boynundan bağlanıp, duvara gerildi. Hareket etme, yatma, bir şey yeme, hattâ taharet yapma imkânı dahi yoktu. Namaz kılmasına müsâade etmiyorlardı. Kendisine yapılan işkence bununla da kalmayıp, her gün kırbaçlıyorlardı.
Ebû Amr el-Müstemlî diyor ki: “Biz Muhammed bin Yahyâ ez-Zühlî’nin meclisinde bulunuyorduk. Buveytî’den Muhammed bin Yahyâ’ya bir mektûb gelmişti. Okudu dinledik, mektubunda, ‘Sizden, hâlimi hadîs âlimlerine bildirmenizi istiyorum. Umulur ki, Allahü teâlâ, onların duâları bereketiyle beni bu zindandan kurtarır. Ben zincirlerle bağlıyım. Farzları eda etmekten, taharet yapmaktan, hattâ namaz kılmaktan âciz kaldım’diyordu. Orada bulunanların hepsi, yapılan işkenceler karşısında titrediler ve ağlamaya başladılar Onun kurtulması için duâ ettiler.
Onun üzüntüsü başkaydı!..
Buveytî zindanda bulunduğuna, zincirlere vurulduğuna zerre kadar üzülmüyordu. Onun üzüntüsü, farzları eda edememekten ileri geliyor ve bu hâlden kurtulması için de kendisine duâ edilmesini istiyordu. Fakat o: “Allahü teâlâ ne güzel vekildir” diye tekrarlıyordu.
Nihayet Buveytî zindanda zincirlere bağlanmış olduğu hâlde 231 (m. 845) yılının receb ayında şehid olup, Allahü teâlâya kavuştu...