Kadı Ebü’l-Velîd İbn-ül-Furâdî, hadîs, târih, edebiyat, neseb ve Mâlikî mezhebi fıkıh âlimidir. 351 (m. 962) yılında Kurtuba’da doğdu. 403 (m. 1012) yılında şehîd edildi... LİM İÇİN YOLLARA DÜŞTÜ...
Kurtuba’da ilmin zirveye çıktığı bir zamanda doğan Ebü’l-Velîd İbn-ül-Furâdî, yüksek din ilimlerine temel olan din ve âlet (yardımcı) ilimlerini öğrendikten sonra, memleketindeki âlimlerin ilminden istifâde etti. Kayrevan ve Mehdiyye gibi Afrikiyye (Tunus) şehirlerine giderek, meşhur âlimlerin derslerine iştirak etti...
Yüz binden fazla hadîs-i şerîfi râvîleriyle birlikte ezberden bilirdi. Mâlikî mezhebi fıkıh bilgilerinin inceliklerine vâkıftı. İlim tahsilinden memleketine dönüşünde, Endülüs’ün doğusunda bir şehir olan Valencia’ya kadı tayin edildi. Keskin zekâsı, üstün görüşü, geniş bilgisi ve eşsiz gayretiyle, kendisine gelen dâvâları hemen sonuçlandırır, insanların huzur içinde yaşamalarına çalışırdı. Nasihatleri tesir eder, doğru yola davetine icabet edilirdi...
Bu mübarek zat, hep Allahü teâlâdan, kendisine şehidlik nasîb etmesini isterdi. Zamanında Kurtuba’da “Berberî fitnesi” tâbir edilen iç çatışmalar meydana geldi. Kurtuba isyâncıların elinden kurtarıldığı gün, evinde bir Berberi tarafından şehîd edildi. Cenazesi üç gün evinde kaldı. Daha sonra gizlice Mümerre mezarlığına defnedildi.
İbn-ül-Furâdî, kendisi anlatır:
“Hac için Mekke-i mükerremeye gittiğim zaman, Kâbe-i muazzamanın örtüsünü öpüp, Allahü teâlâdan bana şehidlik nasîb etmesini diledim. Oradan ayrılınca, öldürülmek korkusu içimi kapladı. Söylediklerimden pişmanlık duydum. Geri dönüp, Allahü teâlâdan dînine hizmet etmem için uzun ömür vermesini ve sonunda şehidlik nasîb etmesini istedim!”
ENDÜLÜS’TE KADILIK YAPTI
Bu hâdiseden sonra uzun bir zaman geçti. Endülüs’te senelerce kadılık yaptı. Kurtuba’nın âsîlerin elinden kurtarıldığı gün şehîd edildi.
Talebelerinden Ebû Muhammed Ali bin Ahmed’e, onu vefat edenler arasında gören bir kimse şöyle anlattı:
İbn-ül-Furâdî, yaralı bir hâlde, zor duyulur bir sesle Resûlullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) “Allah yolunda yaralanan bir kimse, kıyamet gününde yaralarından kan akarak, rengi kan rengi, kokusu misk kokusu olduğu hâlde gelir. Allahü teâlâ kendi yolunda yaralananları en iyi bilendir” buyurduğunu söylüyordu...