Rükneddîn Ebü’l-Feth, Hindistan’ın büyük velîlerindendir. Ferîdüddîn Genc-i Şeker gibi Çeştiyye büyükleriyle görüştü. Şihâbüddîn Sühreverdî hazretlerinin yolunda dîn-i İslâma hizmet ile meşgûl oldu. Binlerce talebe yetiştirdi. Zamânın büyüklerinden Nizâmüddîn Evliyâ ile sohbet etti... SULTANLARA DA NASİHAT ETTİ
Rükneddîn Ebü’l-Feth, Sultanlara da emr-i mârûf yapardı. 1320 (H.720) yılından sonra Mültan’da vefât etti.
Bu mübarek zat, talebelerinden birine yazdığı mektubunda şöyle buyurur:
“Bir gün Emîr-ül-Müminîn hazret-i Ali; ‘Ben hiç kimseye aslâ iyilik ve kötülük etmedim’ buyurdu. Oradakiler bu söze hayret ettiler ve; ‘Ey Emîr-ül-müminîn, belki sizden hiç kimseye karşı bir kötülük meydana gelmiş değil, ama iyilik için ne buyurursunuz?’ dediler. Buyurdu ki: ‘Allahü teâlâ, Câsiye sûresi 15. âyetinde meâlen; (Sâlih [iyi] amel eden kendine, kötülük eden de kendine etmiş olur) buyurdu. O hâlde benden meydana gelen her iyilik ve kötülük, aslında benim içindir ve banadır, başkasına değil.’ Bu sebebledir ki büyükler; ‘Bu, kişinin iyiliği için yeter’ demişlerdir. Beyit:
Mâdem bildin her şeyin faydası kendindedir,
O hâlde hep iyilik etmek daha iyidir.
Akıllı olana, dünyâ ve âhiret işlerinde bu kadar nasîhat yeter.”
Şeyh Rükneddîn bir talebesine nasîhat edip şöyle buyurdu:
“Amellerde mütâbeat, yâni Resûlullah’a ve getirdiklerine uymak; uzuvları, O’nun yasak ettiği ve mekruh buyurduğu işlerden, söz ve fiil olarak uzak tutup bağlamak, faydasız meclis ve toplantılara gitmemektir. Tâlibi, Hak’tan meşgûl edip alıkoyan her şey, o vaktin mâlâyânîsi, yâni faydasızı, boş şeyi demektir. Bâtılların sohbetinden, arkadaşlığından kaçınmalıdır. Hakkı istemeyen ise, hakîkatte bâtıldır.”
“KALMAMIZIN SEBEBİ ANLAŞILDI!..”
Şeyh Rükneddîn hazretleri, hastalanan Şeyh Nizâmüddîn’i ziyâret etti. “Zilhiccenin onudur. Herkes bir sebeple hac sevâbını bulmaya çalışsın. Ben, Şeyh-ül-meşâyıhın ziyâret saâdetini bulmaya çalıştım” buyurdu. Bundan sonra Şeyh Nizâmüddîn vefât etti. Cenâze namazında Şeyh Rükneddîn bulundu ve; “Anlaşılıyor ki, bizi üç sene Dehlî’de tutmalarının sebebi, bizi bu nîmete kavuşturmaktı” buyurdu ve kısa bir zaman sonra yurduna döndü.