ARA
MEŞHURLARIN SON SÖZLERİ
 Merzûk bin Hasen, Yemen’in Zebid şehrinde yetişen evliyânın büyüklerindendir. İbrâhim-i Çeştî, Merzûk Sârifî, Ahmed-i Sayyâd gibi âlimlerin sohbetinde bulundu. Kendisi de birçok talebe yetiştirdi. Ümmî idi. Yâni okuması yazması yoktu. Fakat Allahü teâlânın inâyeti, yardımı ile çok ilim sâhibi olmuştu... SULTAN, ONU İMTİHAN ETTİ!.. 
Bir defasında, zamanın sultânı, Merzûk hazretlerini bir ziyâfete davet etti. Maksadı, onu imtihan etmekti. “Kerâmet sahibi olduğu söyleniyor, bakalım aslı var mı?” düşüncesiyle hareket ediyordu. Bir sığır ve bir de at kestirip, etlerini ayrı ayrı pişirttirdi. Ayrı ayrı tabaklara koydurdu. Sonra Merzûk hazretlerini yemeğe davet ettiler. Merzûk hazretleri, talebelerinden bazıları ile gelip sofraya oturdu. Sultânın adamları da sofraya oturdular. Merzûk bin Hasen hazretleri, içinde sığır etinin bulunduğu tabakları talebelerinin önlerine dağıttı, içinde at eti bulunan tabakları da sultânın adamlarının önlerine koydu. Sultân dikkatle takip ediyordu. Sığır etlerinin hepsinin Merzûk hazretleri ve talebelerine, at etlerinin de kendi adamlarına geldiğini görünce çok hayret etti. Tabaklar önceden, sâdece sultânın bileceği şekilde karıştırılmış idi. Merzûk hazretleri ise, bu tabakları hiç yanlışlık olmadan ayırıyor, sığır etlerini kendi talebelerine, at etlerini de sultânın adamlarına ayırıyordu. Sultan bir ara; “Bunların hepsi temiz ettir. Niçin ayırıyorsunuz?” deyince, Merzûk hazretleri; “Bu tabaktaki etler, fakirlere (bizlere) lâyıktır. Diğer tabaklardaki etler de, sultanların adamlarına, hizmetçilerine lâyıktır” buyurdu. Bunları işiten Sultan, Merzûk hazretlerinin fazilet ve yüksekliğini anlayarak, hemen yanına yaklaştı. Merzûk’un elini öptü, ondan nasihat istedi. “Lütfen bana emrediniz! Hüküm vermekte nasıl davranayım?” dedi. Merzûk hazretleri de ona nasıl davranması icâb ettiğini açıklayarak, çok nasihatlerde bulundu...

“ZATEN ECELİN GELDİ!” 
Merzûk bin Hasen’in oğullarından birinin, bir kimsede alacağı vardı. Bir zaman sonra o kimseden alacağını istedi. O kimse borcunu inkâr ettiği gibi, Merzûk’a gelerek, “Benim kimseye borcum olmadığı hâlde oğlun benden para istiyor” diye şikâyette bulundu. O da oğlunu çağırıp; “Evladım, sen borcu, alacağı, malı boşver! Nasıl olsa öleceksin. Zâten ecelin geldi” buyurdu. O oğlu, o mecliste vefât etti.
Tüm İçerikler