Ebü’l-Hasen Sabbag, evliyânın büyüklerindendir. 1216 (h.613) senesinde Mısır’ın Kınâ şehrinde vefât etti. Ders verdiği medresenin bahçesine, hocası Abdurrahîm el-Kınâvî hazretlerinin yanına defnedildi... “O ADAMI HEMEN BIRAK!..”
Ebü’l-Hasen Ali bin Sabbag hazretleri, o zamanda bulunan evliyânın en büyüklerinden Abdurrahîm el-Kınâvî hazretlerinin dâmâdı ve en üstün talebesi idi. Zâhirî ve batınî birçok ilimleri ondan öğrendi.
İlmüddîn İsmâil bin İbrâhim el-Menfelûtî hazretleri şöyle anlattı:
“Bir gün hocam Ebü’l-Hasen Sabbag hazretleri ile berâber deniz sahilinde bulunuyorduk. Hocam abdest alıyordu. Birden bir feryâd sesi işittik. Bir kargaşa meydana geldi. Sebebini sorduk. Timsahın, kıyıda durmakta olan bir adamı yakalayıp götürdüğünü söylediler. Baktık, timsah kıyıdan uzaklaşıyordu. Hocam “Dur!” dedi. Timsah olduğu yerde kaldı. Sonra hocam, “Bismillâhirrahmânirrahîm” diyerek, suyun üzerinde yürüdü. Timsahın yanına vardı. “O adamı hemen bırak!” dedi. Timsah adamı bıraktı. Sonra timsahın üzerine elini koydu ve “Öl!” dedi. Timsah o anda öldü. Sonra o adama “Haydi, kıyıya git” buyurdu. Adam, “Bu kabarık dalgalar arasında kıyıya nasıl giderim?” dedi. Hocam ise; “Sen kıyıya doğru git! Hiçbir şey olmaz. Bu suya batmadan çıkarsın. Çünkü bu yol senin için kurtuluş yoludur” dedi ve kendisi de berâber, sanki toprak üzerinde yürüyorlar gibi, su üstünde yürüyerek sahile geldiler. Orada bulunan herkes hocamın bu kerâmetini gördü.
Büyük hadîs âlimlerinden Abdülazîm-i Münzirî hazretleri diyor ki:
“Ebü’l-Hasen Sabbag hazretleri ile 1209 (h.606) yılında Kınâ şehrinde karşılaştım. Onun bereketli sohbetinde bulunanların hâllerinin değiştiğini, bunun açıkça belli olduğunu gördüm. Talebe yetiştirmekte pek mâhir idi. Kendisinden birçok kimse istifâde etti. Allahü teâlâ, onun vâsıtası ile çok kimseye hidâyet, kurtuluş nasîb etti.”
“HEP BİZİMLE MEŞGUL OLDUN!”
İmâm-ı Menâvî hazretleri şöyle anlatıyor:
“Ebü’l-Hasen hazretlerini, vefât hastalığında ziyâret ettim. Kendisine gâibden; “Sana fakirlik verdik. Şikâyette bulunmadın. Çok ni’metler verdik. Sen onlarla meşgûl olmadın. Hep bizimle meşgûl oldun. Sana belâ ehlinin hâlini veriyoruz ki, öncekiler gibi bunu da hoş karşılayasın ve bela ehline hüccet (delîl) olasın” buyurulduğunu söyledi.”