Ahmed Raûfî hazretleri, İstanbul’da yetişen evliyânın büyüklerinden ve seyyiddir. 1653 (H.1063) senesinde İstanbul’da doğdu. Asrının büyük âlimlerinden aklî ve naklî ilimleri öğrendi. Sultan Üçüncü Osman kendisini sık sık ziyâret edip duâsını alırdı... “SUSMAK HİKMETTİR!”
Ahmed Raûfî, çok konuşmasını, lüzumsuz söz söylemesini sevmezdi. Bu hususla ilgili olarak şunları naklederdi:
“Peygamber efendimiz buyurdu ki: (Susmak hikmettir. Onu yapan azdır. Hikmet insanı cehâletten ve sefâhatten koruyan faydalı bir şeydir.) Hazreti Ebû Bekir, kendisini konuşmaktan menetmesi için ağzına taş koyardı. Dilin tehlikesi büyüktür. Âfeti çoktur. Susmakla bunlardan kurtulunur. Lokman Hakim oğluna dedi ki: ‘Konuşmak gümüş ise susmak altındır.’ Hadîs-i şerîfte; (Allahü teâlâya ve âhiret gününe inanan ya hayır söylesin yâhut sussun) buyuruldu...”
“Sâlih müslümanlar, Allahü teâlânın hükmüne boyun eğerler, gelen şiddet ve belâlara sabrederler, aza kanâat ederler. Allahü teâlâdan başkasından korkmazlar ve kimseden bir şey beklemezler. Ancak Allahü teâlâdan isterler. İnsana, yüksek makamları veren, aşağı düşüren azîz ve zelîl edenin Allahü teâlâ olduğunu bilirler. Sâlih Müslümanlar, Peygamber efendimizin sünnet-i şerîflerine tam uyarlar. Onların korkusu, son nefes içindir. Onlar, az konuşurlar. Öfkelerini tutarlar, şehvetlerini yenerler. Nefslerinin arzularını yapmazlar. Allahü teâlâyı unutturacak bütün engelleri ortadan kaldırarak, hep O’nunla berâber olmaya bakarlar. Böylece nefslerini al-çaltıp, ruhlarını yükseltirler.
“NEFSE EN ZOR GELEN ŞEY!..”
Nefse, Allahü teâlânın kazâ ve kaderine rızâ göstermek kadar zor gelen bir şey yoktur. Çünkü, kadere râzı olmak, Allahü teâlânın hükmüne boyun eğmek, nefsin isteklerine zıttır. Nefs bunları istemez. Saâdete kavuşmak, nefsin rızâsını terk edip, Allahü teâlânın rızâsına koşmakla mümkündür. Saâdete kavuşanlara müjdeler olsun.”
Ahmed Raûfî hazretleri, 1757 (H.1171) senesinde Üsküdar’da vefât etti ve Koca Sinan Paşa Câmii bahçesine defnedildi. Vefat etmeden evvel buyurdu ki: “Bilgisizlik ölümdür. Allahü teâlâ ilim verdikçe canlanma başlar. Her bilgi bir vebâldir. Bu vebâlden kurtulmak amel etmekle mümkün olur. Her amel fayda vermez. Fayda vermesi Allahü teâlâ için yapılmaya bağlıdır. İhlâs elde edilmedikçe, kurtuluşa erilmez.”