ARA
MEŞHURLARIN SON SÖZLERİ
 Ebû Muhammed Talhâ bin Îsâ, gençliğini ilim öğrenmekle geçirdi. Çok kerâmetleri görüldü. Bereketli ve hikmetli sözleri çoktur. Her fırsatta Kur’ân-ı kerîm okur, geceleri devamlı ibâdet ederdi. Allahü teâlâya olan aşk ve muhabbetinin çokluğu sebebiyle, mânevî hallere ve kerâmetlere kavuştu... İsm-i a’zam duasını bilirdi!..
Ebû Muhammed Talhâ, rüyâsında Resûlullah efendimizin işâretiyle, hazret-i Ebû Bekr’in elinden tasavvuf hırkasını giydi. Tasavvuf yolunda üstün derecelere kavuştu. Allahü teâlâ ona 
İsm-i a’zamı öğretti. 
Kendisi şöyle anlatır: “İsm-i a’zamı kimseden öğrenmedim. Onu, havada nurdan yazılmış harflerle görüp öğrendim.”
Ebû Muhammed Talhâ hazretleri kabirleri ziyâret eder, kabirdeki evliyâ ile görüşür, konuşurdu. Bir defâsında hacca giderken, büyük fıkıh âlimi Ahmed bin Ömer ez-Zeylâî’nin türbesine uğrayıp ziyâret etti. Onu, başında çiçeklerden bir taç demeti olduğu halde gördü ve onunla konuştu. Bu sebeple “Hangi velînin kabri başında dursam, Allahü teâlâ, o zâtın rûhâniyetinden beni haberdâr eder” buyururdu.
Bulunduğu şehirde bir karışıklık oldu. Sultan şehirden çıktı. Herkes malını ve kıymetli şeylerini bir yere sakladı. Ebû Muhammed Talhâ o vakitte hasta idi. Bir talebesi gelip durumu anlatınca; “Bu insanlara bir şey olmayacak. Ancak bir âlim vefât edecek. Âlimin ölümü, âlemin ölümü demektir” buyurdu. Çok geçmeden kendisi vefât etti... Vefâtından sonra da kerâmetleri görüldü.

“Senin beş küp altının var!..”
Yeğeni Hibetullah Sücâf anlatır: 
“Hanımımın bir elbiseye ihtiyâcı vardı. Param olmadığı için alamadım. Üzüntülü hâlimle dayımın kabrine gidip dua ettim. Beni hafif bir uyku hâli kapladı. O anda karşımda onu gördüm. Bana; “Filan kişiye gidip selâmımı söyle ve; ‘Senin her biri çeşitli yerlerde olan beş küp altının var. Birisi de falan ağaç altındadır. Senden kırk dirhem istiyorum, dersen, verir’ buyurdu. Derhal kendime geldim. Buyurduğu kişiyi buldum ve dayımın söylediklerini aynen naklettim. O kişi; ‘Evet, dayın Ebû Muhammed Talhâ bin Îsâ’nın dediği doğrudur. Bundan sonra ne ihtiyâcın olursa bana gel’ dedi.”
Tüm İçerikler