Abdülvehhâb Müttekî hazretleri Hindistan’da yetişen meşhûr velîlerdendir. Doğum târihi bilinmemektedir. 1592 (H.1000) senesinden sonra Mekke’de vefât etmiştir... Abdülvehhâb Müttekî, babasının ve annesinin vefâtından sonra küçük yaşta kendini ilme verdi... HÂFIZASI ÇOK KUVVETLİ İDİ
İlim öğrenmek için şehir şehir dolaşan Abdülvehhâb Müttekî, daha sonra Mekke-i mükerremeye gitti. Büyük hadîs âlimi ve evliyânın meşhurlarından olan Şeyh Ali Müttekî hazretlerine talebe oldu. Tasavvufta yetişip kemâle erdi. Hadis ilminde büyük bir âlim oldu. Ali Müttekî hazretlerine on iki yıl hizmet etti. Hocası 1567 senesinde vefât edince, ona vekâlet etti...
Bu mübarek zatın hâfızası çok kuvvetli olup, öğrendiğini uzun yıllar unutmazdı. Kâmus lügati ezberinde idi. Fıkıh ve hadîs ilminde de böyle idi. Senelerce Harem-i şerîfte bu ilimlerin dersini verdi... Abdülvehhâb Müttekî hazretleri sohbetlerinde buyurdu ki:
“İlim gıdâ gibidir. Ona bir zaman ihtiyaç vardır. Faydası da herkesedir.”
Kendisine dediler ki: “Tâlibin devamlı zikirde olması lâzımdır, diyorlar. Bu nasıl olur?” Buyurdu ki:
“Hayırlı amelle meşgûl olan, dâimâ zikirdedir. Namaz kılmak zikirdir. Kur’ân okumak zikirdir. Din ilimleri öğretmek ve öğrenmek zikirdir. Her hayırlı amel zikirdir.”
“Selef-i sâlihînin yolu, çeşit çeşit iyi işleri yapmak, ahlâkını güzelleştirmek ve ilmi yaymaktı.”
“ECEL, ANSIZIN GELİR!..”
Bir gün istidrâcdan yani, Müslüman olmayanlarda ve bid’at ehlinde görülen havada uçmak, su üstünde yürümek gibi hâllerden söz açılmıştı. Buyurdu ki:
“Fâsıklara ve bid’at sâhiplerine de bir kuvvet verilir ve onunla avâmın kalblerini çekebilirler. Dinde sağlam olmayanları yoldan çıkarırlar.”
Abdülvehhâb Müttekî hazretleri, vefat etmeden evvel şu hadis-i şerîfi okudu:
“Kütüb-i Sittede yazılı şu hadis-i şerifi Enes bin Malik (radıyallahü anh) rivayet ediyor: Resulullah Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) yere bir çizgi çizdi ve: (Bu, insanı temsil eder) buyurdu. Sonra bunun yanına ikinci bir çizgi daha çizerek: (Bu da ecelini temsil eder) buyurdu. Ondan daha uzağa bir çizgi daha çizdikten sonra (Bu da emeldir) dedi ve ilave etti: (İşte insan daha böyle iken [yani emeline kavuşmadan] ona daha yakın olan [eceli] ansızın geliverir.)”