İbn-i Zemlikânî, Şafii mezhebi fıkıh alimlerindendir. 1292 (H.667) senesi Şevval ayının 8. Pazartesi günü Şam’da dünyaya geldi. Babası ve dedesi de âlim ve meşhûr idiler. Soylarının, Eshâb-ı kirâmdan Ebû Dücâne Semmâk bin Hareşe hazretlerine dayandığı, buna nisbetle Semmâkî denildiği rivâyet edilmiştir... Şafii fıkhını öğrendi...
İlk tahsilini Şam’da yapan İbn-i Zemlikânî, burada büyük âlimlerin derslerine devam ederek Şafii fıkhı öğrendi. Daha sonra hadis, usûl, tasavvuf, münazara, edebiyat, nazm ve nesr tahsil etti...
Çeşitli medreselerde başmüderrislik (rektörlük) vazfelerinde bulunan bu mübarek zat, daha sonra Haleb kadılığına getirildi. Bundan sonra Kahire’ye davet edildi. Fakat yolda iken hastalanarak 1327 (H.727) senesi Ramazan ayının 16. günü vefat etti. Cenazesi Kahire’ye getirilerek Karafe Kabristanına defnedildi...
İbn-i Zemlikânî hazretleri vefat edeceği zaman oğluna şunları söyledi:
“Vallahi ben öleceğim!”
“Oğlum! Vallahi ben öleceğim. Mısır’a veya başka bir yere vali olmayı istemiyorum. Haleb’den başka bir yerde vazife yapmayacağım. Bir zamanlar salihlerden bir zat Şam’a gelmişti. Kendisine gelip giderdim ve hizmetinde bulunurdum. Kendisine talebe olmayı arzu ettim. Bana bir müddet oruç tutmamı söyledi. Ben bu halde iken bir gece evime geldi. İbadetle meşguldüm. Selam verdikten sonra yerle gök arasında bir kubbe gördüm. Üzerinde çeşitli merdivenler vardı. İnsanlar bunlardan yukarı doğru tırmanmaya çalışıyorlardı. Ben de onlarla birlikte bu basamakları tırmanmaya başladım. Her basamakta, tayin edildiğim devlet makamları vardı. En son Haleb kadılığına gelince daha yukarı çıkamadım. O salih zat bana; ‘Gecen nasıldı?’ diye sorunca, gördüklerimi anlattım. Bana; ‘O gördüğün dünyadır. Basamaklar da dünyadaki rütbelerdir’ buyurdu. İşte oğlum, ben dünyada kavuşabileceğim bütün rütbelere kavuştum. Sonuncusu Haleb kadılığı idi. O da elimden alındığına göre ömrüm sona erdi...”
Bunları söyledikten biraz sonra ruhunu teslim etti...