Büyük âlim Ebû Bekr-i Nakkâş hazretleri gençliğinde tavan ve duvarlara nakış işlediği için kendisine “Nakkâş” denilmiş ve bu ismi ile meşhur olmuştur. Bu mübarek zat da, ilim öğrenmek için; Mısır’dan, Maveraünnehr’e kadar olan yerlerdeki ilim merkezlerine; Kûfe, Basra, Mekke-i mükerreme, Mısır, Şam, Cezîre, Mûsul, Cibâl ve Horasan’a gitti. Buralarda meşhûr âlimlerin derslerinde ve sohbetlerinde bulundu. Muhammed bin Ali Saig, İshâk bin Süneyn Huttulî, Ebû Muslim Keccî, İbrâhîm bin Zâhir Havânî, Muhammed bin Abdullah, Hasen bin Süfyân ve daha birçok âlimden ilim tahsil edip hadîs-i şerîf rivâyet etti... Kitaplarla dolu bir ev... Ebû Bekr-i Nakkâş hazretleri, küçük yaşta Kur’ân-ı kerîm kırâatinde ileri bir seviyeye yükselerek, Hârûn bin Mûsâ Ahfeş, İbn-i Ebî Mihrân ve daha başka âlimlerden Kur’ân-ı kerîmin kırâatini öğrendi. Zamanında kırâat ve tefsîr ilminde Irak’ın en büyük âlimi oldu. Yüzbin hadîs-i şerîfi râvileriyle birlikte ezberleyerek hadîs ilminde hâfız oldu. Bu mübarek zat, günahlardan çok sakınır, harâma düşmek korkusundan şüpheli olan şeylerden kaçındığı gibi, mubahların da birçoğunu terk ederdi. Sözü doğru, anlayışı çok, ilmi bol, ma’rifeti geniş bir zâttı. Çok kitap yazdı. Kitaplarla dolu bir evi vardı. Kendisinden, birçok âlim ilim öğrenip hadîs-i şerîf rivâyet etti. Ebû Bekr bin Mücâhid, Ca’fer bin Muhammed Huldî, Dare Kutnî, İbn-i Şahin, Ebû Ahmed Ferâdî, Ebû Ali bin Sazan ve daha pekçok âlim bunlar arasındaydı...
“Ni’mete kavuşmak için” Kırâat ilminde Ebû Bekr Ahmed bin Hüseyn bin Mihrân ve Ebû Hüseyn Hammanî’yi yetiştirdi. Değişik kırâat usûllerini onlara öğretti. Bilhassa hocası Ahfeş’ten öğrendiği İbn-i Âmir’in kırâatini talîm ettirdi. Talebeleri de Allahü teâlânın rızâsını kazanmak için, hocalarından aldıkları ilimleri insanlara öğretmeye gayret ettiler... Ebül-Hasen İbn-i Fadl-ı Kattân anlatır: “Ebû Bekr-i Nakkâş, ölüm döşeğinde iken yanında idim. Vefât etmeden önce üç defa yüksek sesle, Saffât sûresi altmış birinci âyet-i kerîmesi olan, (Amel edenler, böyle ni’mete kavuşmak için amel etsinler) diyerek, rûhunu teslim etti.”