İmâm-ı Nesâî hazretleri, Hadîs ilminde imâmdı. Yanî; üçyüzbinden fazla hadîs-i şerîfi râvileriyle birlikte ezbere bilirdi. Yazdığı “Sünen-i sagîr”i, Kütüb-i sitte adı verilen altı büyük hadîs kitabından biridir. İlim tahsiline Horasan’da başlayan İmâm-ı Nesâî, Irak, Şam, Mısır, Hicaz (Mekke ve Medine) ve Cezîre’deki (Mezopotamya, Fırat ve Dicle havzasının kuzeyi) âlimlerden ders aldı. Mısır’da yerleşti. Hadîs ilminde zamanının bir tanesi, Mısır âlimlerinin en fakîhi idi. Haramlardan sakınmada ve ibâdetlere düşkünlükte eşi yoktu. Her yaptığı iş, her söylediği söz, Allahü teâlânın rızâsı içindi. İmâm-ı Nesâî’nin hadîs-i şerîf rivâyetinde râvilere koyduğu şartlar, Buhârî ve Müslim’den daha sıkıydı. Cerh ve ta’dîline (hadîs râvilerinin güvenilir olup olmamasındaki tesbitlerine) bütün âlimler i’tibâr ederlerdi. Müslümanların baş tacı... Kütüb-i Sitte’den olan Sünen-i sagîr’i yazdı. Bu kıymetli eser, altı meşhûr hadîs kitabından biri olarak Müslümanlara baş tacı oldu. Daha sonraları baskısı yapılarak istifâdesi kolaylaştırıldı... İmâm-ı Nesâî hazretleri, ömrünün sonuna doğru Şam’a gitti. Orada Hz. Ali’yi kötüleyen Haricîlerden bazı kimseler gördü. Bunun üzerine Hz. Ali ve Ehl-i beyt-i Nebevî’yi övdüğü kitabını yazdı. “Kitâbül-hasâis fî fadl-i Ali bin Ebî Tâlib ve ehl-i beyt” adını verdiği bu eserinde hadîs-i şerîflerin çoğunu Ahmed bin Hanbel hazretlerinin rivâyetlerinden aldı. Bu kitabını niçin yazdığını bilmeyen bazı kimseler, “Şeyhayn’ın (Hz. Ebû Bekr ve Hz. Ömer; üstünlüklerini niçin yazmadın?” dediler. O mübârek zât da bunun üzerine “Fedâil-üs-Sahâbe” adlı Eshâb-ı kirâmın üstünlük ve fazîletlerini anlatan kitabını yazdı. Müsned-i Ali, Müsned-i Mâlik ve Duâfâ ve’l-metrûkîn onun pek kıymetli eserleri arasındadır...
“Beni Mekke’ye götürün!” Eserlerini tamamlamak için çok seyahat etmek zorunda kalan İmâm-ı Nesâî, Hz. Ali ve Ehl-i beyt-i Nebevî’yi övdüğü “Kitâbül-hasâis fî fadl-i Ali bin Ebî Tâlib ve ehl-i beyt” kitabı sebebiyle Haricilerin eziyetlerine maruz kaldığında öleceğini anlamış ve şöyle vasiyet etmiştir: “Beni Mekke’ye götürün ve orada defnedin!” Rivayet olunur ki, İmâm-ı Nesai’nin bu vasiyeti yerine getirilmiş ve naaşı Mekke’ye nakledilerek Safa ve Merve arasına defnedilmiştir...