Hassân bin Muhammed Nişâbûrî, Horasan’da yaşamış olan Şafii âlimlerindendir. 883 (H.270) senesinde Nişâbûr’da dünyaya geldi. 960 (H.349) senesi Rebiul-evvel ayının beşinde, cuma gecesi Nişâbûr’da vefat etti. Hadis ilminde de derin bir âlimdi...
“EN KIYMETLİ AN, ŞU ANDIR...”
Hassân-ı Nişâbûrî, büyük bir âlim olduğu kadar vera, zühd ve takva sahibi bir zat idi. Haramlardan çok sakınırdı. Dünyânın mal ve mülküne düşkünlüğü yoktu. Kıymetli nasihatleri vardır. Bir arkadaşına hitâben buyurdu ki:
“Ey Saîd, en kıymetli vaktin olan şu ânını, en kıymetli şeyle değerlendir.” Dostlarına;
“Bu zaman fazîleti arama zamânı değil, bilakis kurtuluşu arama zamânıdır” buyurdular. Kardeşine yazdığı mektupta;
Besmele ve hamd ü senâdan sona, “Ey kardeşim! İşittim ki, ticârete başlamışsın. Bilmiş ol ki, senden önceki bütün tüccârlar ölmüşlerdir. Vesselâm” buyurup, altına şöyle not düştü:
“Allahü teâlâdan kork ve ona itâat et! O’nun azâbını unutma! O’nun azâbına kimse karşı koyamaz. Şartlarına sâhib olunca hacca git! Zîrâ hadîs-i şerîfte Resûlullah efendimiz; (Her kim ki helâlden kazandığı mal ile Allahü teâlânın rızâsı için hac etse, anasından doğduğu gün gibi günahsız olur) buyurdu...”
Bir sohbetinde; “Şu gördüğünüz arâzilerin hepsini iki kuruş karşılığında bana verseler hiç sevinmem. Zîrâ bu dünyâdaki bütün mal ve mülk geçicidir. Yok olmaya mahkûmdur. Biz öleceğiz, malımız ve mülkümüz dünyâda kalacaktır” buyurdular.
İSTİRAHATİN EN GÜZELİ!..
“Sen zevk ve keyfiyle uğraşanların kapıları önünden geçtiğinde onlara; ‘O yüksek köşkleri ve kaleleri yaptıranlar hani, bu muhteşem köşk ve muazzam kalelerde sizden önce zevk ve sefâ sürenler, bütün dünyâ bizimdir diyenler nerede?’ diye sor. Muhakkak ki, onların hepsi ölüp gittiler. Sen, çok ibâdet edenlerin yanlarına varırsan onlara; ‘Ey âbidler! Ölüm vaktiniz gelip, âhirete göçtüğünüz zaman, istirahatin en güzeli sizin içindir’ dersin...”
Hassân bin Nişâbûrî, bir cuma gecesi vefat etti.
Talebelerinden Hakîm anlatır: “Vefat ettiği cuma gecesi yanına girdim. Bana geri dönmemi işaret etti. Fakat gitmeyip yanında kaldım. Yatsı namazını kıldıktan sonra bana: ‘Cenazemi Mîkat’a kadar taşıyacak birini bana getir’ dedi. Sonra da vefat etti.