ARA
MEŞHURLARIN SON SÖZLERİ
 Zamânının usûlüne göre ilim tahsîlinde bulunan Arabî Feştâlî el-Mağribî hazretleri, fıkıh ilminde yüksek âlim oldu. Pek çok âlim ve evliyânın ilim meclislerinde ve sohbetlerinde bulundu. Kendisini zâhirî ilimler yanında tasavvuf ilminde de yetiştirdi. İlim ve tasavvufta yüksek dereceye ulaşan Arabî Feştâlî hazretleri, ders okutup talebe yetiştirdi. Birçok âlim ve velî onun meclisinde yetişti. Ebû Mesûd ed-Debbağ ondan ilim öğrenen kimselerdendir...
Kerâmetler sâhibi bir zat...
Arabî Feştâlî hazretleri yüksek ilim, güzel ahlâk ve kerâmet sâhibi idi. Gizli hallerini ve kerâmetlerini kimseye bildirmek istemezdi. Bir gün bir cemâatle otururken buyurdu ki;
-Siz keşf sâhibi olmayı çok büyüklük mü zannediyorsunuz. Eğer bundan şüphe ediyorsanız bana bakınız. Beni ve hallerimi biliyorsunuz. Benim velî olmadığımı da biliyorsunuz. Topluluk da;
-Evet biz seni ve senin velî olmadığını biliyoruz, dediler.
Arabî Feştâlî orada bulunanlardan birine göz işâretiyle;
-Sen filân zamanda şöyle şöyle yapmak istemiyor musun? buyurdu. O kimse;
-Evet o işi yapmak istiyorum” dedi. Ona cevâben;
-Keşf sâhibi olmanın büyük bir iş olmadığını anladın mı? buyurdu...

Vebâ salgınında hastalandı...
Arabî Feştâlî, yeğeninin Abdülazîz ismindeki çocuğunun doğumunu görmeyi çok isterdi. Fakat, meydana gelen bir vebâ salgınında hastalandı. Vefât edeceği sırada talebesi Ebû Mes’ûd’a haber gönderip yanına getirtti. Ebû Mesûd’a buyurdu ki;
-Zevcen nerededir? Onu da benim yanıma getir!
Ebû Mesûd zevcesiyle birlikte Arabî Feştâlî’nin yanına geldi. İkisine birden hitâb ederek ve yanındaki emânetlere işâret ederek;
-Bunlar, Allahü teâlânın size emânetidir. Sizin Abdülazîz isminde bir oğlunuz dünyâya geldiği zaman bu emânetleri ona veriniz! buyurdu. Bir sarık, bir nalin, bir de kitab emânet bıraktı. Bu emânetleri yeğeni aldıktan sonra, helalleşti ve 1679 (H.1090)’da vefât etti.
Tüm İçerikler