Ebû Muhammed er-Râsibî, Bağdat’ta yetişen evliyânın büyüklerindendir. Bağdat’ta doğdu. 977 (H.367)’de orada vefât etti. İlim tahsîl etmek için bir ara Şam’a gitti. Bir müddet sonra Bağdat’a döndü ve vefâtına kadar orada kaldı.
Sohbetlerinde buyurdu ki: GÜNAHLARIN CEZALARI!..
“Bir kimse için en büyük sıkıntı, uygunsuz birisi ile sohbet etmek, berâber bulunmak mecbûriyetinde kalması ve o kimseyi terk edip gitmek mümkün olmamasıdır.”
“İnsan ile Allahü teâlâ arasındaki en büyük perde, insanın Allahü teâlâya değil de, kendisi gibi âciz olan birine güvenmesidir.”
“Sıkıntı ve üzüntüler, günahların cezâlarıdır.”
“Siz geçici dünyâ malını istiyorsunuz. Halbuki Allahü teâlâ âhireti kazanmanızı diliyor” meâlindeki âyet-i kerîmeyi şöyle tefsîr etti: “Dünyâyı isteyen kimseyi, Allahü teâlâ âhireti istemeye dâvet eder. Âhireti isteyen kimseyi de, Allahü teâlâ yakınlığına dâvet eder.”
“Allahü teâlânın haram ettiklerinden sakınan bir kalpten, dünyâ sevgisi ve arzularına düşkünlük çıkıp gider.”
Ebû Muhammed er-Râsibî hazretleri, vefatına yakın şu vasiyeti yaptı:
“Ey Müslümanlar! Dünyâ dedikleri bir hiçten ibârettir. Hiç olduğu şuradan anlaşılıyor ki, sonucu hiçtir. Hiç olan dünyâya gönül veren, yolunda ömrünü çürüten ve hiç olan şeyi isteyenler de bir hiçten ibâret kalacaklardır. Amma hiçi hiç sayan âriftir. Sen o sultanları gözünün önüne getir ki, onlar dünyâya geldiler. Lâkin dünyâya îtibâr etmediler. Dünyânın arkasına düşüp hırsla dünyâlık toplamaya çalışmadılar. Âhiret amelleriyle meşgûl oldular. Onlar, bu dünyânın âhiret yolunun üzerinde bir yol uğrağı olduğunu anladılar. Buna aldanmak olur mu? Yol tedârikinde bulunup kâfileden ayrılmadılar. Bu dünyâya gönül verip aldanmadılar. Temiz ve pak erler ile aziz canları gör. Onlar bu dünyâya aldanmadılar. Allahü teâlâ kendilerine ne verdi ise nefislerinden kestiler. Kendi nefislerine vermeyip fakirlere dağıttılar. Açları doyurup, çıplakları giydirdiler. Muhtaçları arayıp buldular. Kapılarına gelenleri mahrum etmediler. Darda kalanların gönüllerini ferahlattılar, işlerini gördüler...
“ÜÇ ŞEY İLE MEŞGUL OL!”
Akıllılar bu dünyâda şu üç şey ile meşgul olurlar. Böylece onlar herkesin üzüldüğü gün, bayram ederler: 1) Dünyâ seni terk etmeden sen dünyâyı terk edesin. 2) Her şeyden kurtulasın. 3) Rabbinle buluşmadan, Rabbin senden râzı olsun. Bunlara riâyet eden kimse, Allahü teâlâ ile görüşüp kabrine öyle gider...”