ARA
MEŞHURLARIN SON SÖZLERİ
 Ahmed Halebî hazretleri Suriye’deki evliyânın büyüklerindendir... Doğum ve vefât târihi kaynaklarda belirtilmemektedir. 1710 (H.1122) senesinde Şam’a gelmişdir. Buradan anlaşıldığı üzere, on sekizinci asrın ilk çeyreğinde vefât etmiştir. SAÇINA AK DÜŞTÜĞÜ HÂLDE...
Ahmed Halebî hazretleri sohbetlerinde buyurdu ki:
“Bir kimsenin, evlenip kırk yaşına geldiği, saçına ak düştüğü, hacca gidip Beytullah’ı ziyâret ettiği halde, hâlâ aklını başına toplamaması, vakitlerini oyun ve günah olan şeylerle geçirmesi ne kadar çirkindir.” 
“Beş vakit namazını kılan, efendisine (kocasına) itâat eden, her işinde Allahü teâlânın rızâsını gözeten, insanları gıybetle çekiştirip dedi-kodu yapmaktan, koğuculuktan dilini koruyan, kanâat sâhibi olup dünyâ malına meyletmeyen ve musîbetlere karşı sabreden bir kadın, hakîkaten çok iyi bir kadındır.”
Şeyh Mustafa El-Bekrî şöyle anlatır: 
Bir grup cemâat ile Ahmed Halebî hazretlerini ziyaretine gittim. Bu sırada elim kalem tutardı. Bâzı kasîdelerim ve mensûr yazılarım vardı. Bana dönerek; “Allahü teâlâ bir kimseye gerek nazm gerekse nesir yazma kâbiliyeti verdiği zaman, o kimsenin bunlardan dolayı büyüklenmemesi, kalbini bunlarla meşgûl etmemesi gerekir. Böyle hâller ve düşünceler meydana gelirse, onları yakmalı ve parçalamalıdır. Çünkü Allahü teâlânın katında, daha yüksek derecede ve kıymette olanları vardır” buyurdu. Bu sözleri duyduktan sonra müsâade alıp huzurdan ayrıldım. Yazdığım kasîdeleri ve tertib ettiğim yazıların hepsini parça parça ettim. Bu sohbetten çok istifâde ettim. Bu sohbet bana yetti, sonra bir daha Ahmed Halebî hazretlerinin huzûruna kavuşmak nasîb olmadı. Çünkü insanların arasına çıkmıyordu... 

KALBE GELEN DÜŞÜNCELER...
Onun yanına devamlı gidip gelen fazîlet sâhibi bir zât şöyle anlattı: 
Bir gün onun huzûruna gitmiştim. O sırada; “Ey efendim! Niçin namazdan alıkoyan düşünceler insanın hâtırına geliyor? Bu hususta ne dersiniz?” diye sordum. “İnsan, namaz kılarken Allahü teâlâdan gâfil olmazsa, ne türlü olursa olsun, kalbine gelen düşünceler yok olur” buyurdu.
Vefatından kısa bir zaman önce dünyevî bir ihtiyaç için onun yanına gitmiştim. Yanına vardığımda; “Senin şöyle bir ihtiyâcın var. İki veya üç gün sonra giderilecek inşallah” buyurdu. Dediği gibi üç gün sonra ihtiyâcım giderildi.
Tüm İçerikler