Ebû Saîd Ebü’l-Hayr hazretlerinin babası verâ sâhibi dindar bir zât idi. 967 (H.357) senesinde Horasan bölgesinde Serahs ile Ebyurd arasında yer alan Meyhene (Mihene) şehrinde doğdu. 1049 (H.440) senesinde aynı yerde vefât etti.
Ebû Saîd Mîhenî tasavvufta çok yüksek mertebeye ulaştı. Zamanındaki bütün evliyânın sultânı, baş tâcı oldu. Bütün Müslümanların matlûbu, sevdiği idi. Tasavvuf yolunun bütün inceliklerine vâkıf olup, ayrıca; fıkıh, tefsîr, hadîs ve başka ilimlerde de çok yüksek âlim idi. Günlerini oruçlu geçirirdi...
Ebü’l-Hayr hazretleri, oruç tutulması câiz olmayan günler hâriç, senenin bütün günlerini oruçlu geçirirdi. Sâde bir ekmek ile iftar eder, gece gündüz ibâdetle meşgûl olurdu. Bütün ibâdetlerde, bilhassa namaz husûsunda çok hassas ve ihtiyatlı hareket ederdi. Kendi hâlinde her an Allahü teâlâyı hatırlar, hep; “Allah, Allah” derdi. Ne zaman uyku basacak olsa, elinde ateşten mızrak bulunan çok heybetli bir kimse karşısında zuhûr eder. “Allah de!” derdi. Böylece, vücûdundaki bütün zerreler de zikreder hâle gelirdi...
Mübarek, geceleri herkes uyuduktan sonra kalkar ibâdet ederdi. Kendini ayıplı ve kusurlu görmekte, nefse muhâlefet etmekte, nihâyette idi. Tevâzuu çok idi.
Ebû Saîd Ebü’l-Hayr hazretlerinin, ibâdet ederken giydiği bir hırkası vardı. Hattâ, bu hırkanın hazret-i Ebû Bekir’e âit olduğu, elden ele, ona kadar geldiği de söylenirdi. Ahmed Nâmıkî Câmî hazretlerine hırkayı ulaştırması için, Ebû Saîd’e mânevî bir işâret gelmişti.
“Bu hırkayı ona teslim et!”
Ebû Saîd’in oğlu Ebû Tâhir hazretleri, babasında bulunan bu mübârek hırkayı taşımak salâhiyetinin kendisine verilmesini arzu ediyordu. Ebû Saîd keşif yoluyla oğlunun bu düşüncesini anlayıp;
-Sizin istediğiniz bu salâhiyeti başkasına verdiler, buyurdu. Orada bulunanlar bu sözlerle ne demek istediğini anlayamadılar. Sonra oğlu Ebû Tâhir’e vasiyet edip;
-Benim vefâtımdan yıllar sonra, uzun boylu, şöyle şöyle şekilde, adı Ahmed olan bir genç hânegâhın kapısından girip gelir. Sen de o zaman, talebelerin içerisinde benim yerimde oturmuş olursun. Bu hırkayı muhakkak ona teslim eyle! buyurdu. Bunları söyledikten kısa bir zaman sonra da vefat etti...